Göksun'um

Dr. Mustafa Coşkun KALE

Kahramanmaraş-Göksun İşletme Ekonomisti-Kırsal Kalkınma Uzmanı A.Ü Vet.Fakültesi A.Ü İktisat Fakültesi A.Ü Sağlık Bilimleri Ens. Doktora Fransızca.

Göksun Lügâtı


(Merhum Üstad Hayati Vasfi Taşyürek’e İthaf)

Çamaşırhane “donnuk” bulaşık yeri “cağ “

Maviye “gö” beyaza “apbağ”

Çatısız eve “dam” üstünde “loğ”

Zehire de “ağ” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Köpege “it”, yavrusu “enik”

Kediye “püsük” katıra “görük”

Kabıza “peklik” ishale “ötürük”

Dam kenarına “süük”derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Kumaşa “pırtı” iç çamaşıra “don”

Atlete “köynek” elbiseye “fiston”

Duşa “çimmek” salğına “gıran”

Bakır tabağa “sahan “derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Kadın “avrat”tır eşiyse “gişi”

Nineye “ebe” amcaya “emmi”

Komşuya “gonşu” halaya “bibi”

Şimarana “şimrime! ” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Zayıfa “illengeç” balkona “örtme”

Cimriye “mırhız” kepçeye “çomça”

Perişan “sünepe” tepsiye “sini”

Aileye de “horanta” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Patates “kerto” camlar “cıncık”

Sahura “zöhür” çizğiye “cızzık”

Tomruğa “zomp ”başörtü “yâlık”

İzmarite de “vızzık” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

tli yemek “sulu” çorbaya “şora”

Patlıcana “baldırcan” çöreğe “kömbe”

Mısır ekmeği “taptabu” döğmeye “yarma”

Yoğurtlu yarpuza “toğa” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Tavuk kuluçkada “gurk” civcive “cücük”

Mandaya “camuz” yavrusu “boduk”

İyiyse “oflaz” ince bulgur “setik”

Pamuğa da “pambık” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Lahana “ilehana” limona “leymun”

Ekşiye “eşki” reyhana “ırahan”

Helvaya “havla” nadasa “velhan”

Mal gübresine “akmun” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Tahta terlik “habbap” karşı söz “çemkirme! ”

Süt-yoğurt “ağartı” tencere “kuşgana”

Yük aracına “geçgele” taklit “ökünme”

Kamuoyuna da “el-âlem”derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

“dert! ” deyince “marat! ” tuvalet “hacet”

Sırt çantasına “gazan gabı” ele muhtaç “muhanet”

Feraceye “ızar” rezil olmak “malamat”

Hevesi kaçınca “sıtkım sıyrıldı” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Sulu aşa “lepe” gölgeye “duluk”

Saf adam “pehlül” dişiye “gancık”

Kümese “tünek” çürüğe “uluk”

Sebze yerine “avarlık” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Baklavaya “paklavu” elmaya “alma”

Sıcak “ısıcak” küçük baltaya “çalta”

Yabancı “yadırğı” mısır lepesi “basta”

Buğday ölçeğine “silme”derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Dişi ata “kısrak” böceğe “böcük”

Birdahaya “galan” doğruya “essah”

Naneye “yarpuz” giyeceğe “esbap”

Çocuk severken de “ırık” - “tombak” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Çuvala “seklem” fark etmeye “teh düşmek”

Nemli tarla “darbız” şerbete “şirincelik”

Ondan sonra “imi dime” tamamen “bi demlik”

Ahır penceresine “temek” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Karlı-pekmez 'garsambaç' çoban 'sığırtmaç'

Sıpaya 'kürrük' gübrede oynanan 'köküç'

Oklava 'oklâç' çeviren 'evreeç'

Pekmezli tatlıya 'omaç' derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Mutfak 'ocaklı yer' yumurta “bıdık”

Şekli bozuk 'meymenetsiz' kadın küfrüdür 'yoluk'

Söz bilmeze 'elevetsiz' kiler 'zahralık'

Kızdırırsan 'batasıca! ' derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Şimale “guz”,damada “güvâ”

Boğulma “bosukma” kaburgaya “eyâ”

Gözetmeye “kişifleme” sıkışınca “gısıkma”

Canı sıkılınca da “dışlığım gelmiyo! ” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Mustafa’ya “musduk” ayşeye “anşa”

Garibana “sefil” babaya “ağa”

Dağların şahıdır ahh! şu “Binboğa”

Göksun’a hep “Gösün” derler bizde

˙·٠••٠·˙*¨`*:•..•:*¨`*˙·٠••٠·˙

Hasretin düştü de herşeyden ayrı

'Arı-sili' olmuşsa gamsızım gayri

Yazmakla bitiremem bu “menşur” diyarı

'Gına getirme'den; dillen! ,şahlan! bari

Mustafa Coşkun Kale (06.03.2006 )


Küçük Türkiyem Göksun


ÖN SÖZ

Ne zaman bir hizar motoru sesi duysam; bir hüzün belirir içimde...”kış telaşıdır!” diyemem nedense..Hep bu aylarda başlar bu sesler ve bende hüzün ve hasret dolu ,garip bir duygu yükü ruhumu depreştirir durdurur hep... Memleketim gelir aklıma ;toprağım,vatanım,bağrından çıktığım,beni kendinden yapan yani “GÖSÜNLÜYÜM !” dedirten,taşına toprağına minnet duyduğum, mahsun şehir ; yani;GÖKSUN !,bizim şehrimiz..;

Sokakların da ;çarıklarımızın, yemenilerimizin lastik ve iskarpinlerimizin halâ izlerini taşıyan ,bir çoğumuzun en azından ömrünün çeyreğini geçirdiği bizim Şehirdi burası..

Kendi dar ama gönlü geniş sokakların da ; "Müllaar hoo","Beddeel hoo","Cingildim çık","Cotdurum eşeği","Sülenke" "Çelik- Çomak",Hacimirza'lılardan öğrendiğimiz ;"ğinife gından danife hadelok bir binek "diye sayısını saydığımız bir başka çelik-çomak,mal gübrelerin de "Çöküç"ler oynadığımız ,mal(hayvan)kıllarını sıcak suda haşlayarak top yaparak oynadığımız bizim şehir burası..

Çoğumuzun,bir ruh kırılganlığı içinde kaçışı kurtulmak sanıpta kurtulamadığı,unutamadığı,çoğu gün "Beni Kerpetenli yada Kayalığa götürün !"dendiği yer.Hem zaten insan en unutamadığı şeyi unutmak istermiş,unutamıyacağını bile bile..

Kaplarımızı kum ve külle,çamaşırlarını çiğitle yuduğumuz kaybolan,yitik bir şehir..

"Hasanların Hamid"(Özmen),"Gündakçılar"ın,"Diddir"in Damlarında;”Gülle”,”Enik”lerin,"Ilık"lerin oynadığımız, Bir rekabet için de;Mahalleler arası “Depik”lerin oynandığı,kışları rampaların da “Gizak”lar gaydığımız yer.. Bağrına ”malııım !” diyerek vurup, “Aşık” atanların ,arada sırada ;”Merdinli’”nin,”Gündakçıların”,”Kel Vellerin”,"Eskilerin","Veli Efendilerin.. “Zula” yerlerinde,” ören,örtme” ve ahirların da,samanlıklar da ,Orta Mektep Bahçesinde veya Ziya Dikeç’in kavaklığında "Yirmi Bir"lerin çekildiği “Gümar” oynanan yer..Bizim Şehrimiz..

Bu Şehir ;Kağnı izlerinin derinleştirdiği çukurlardan,bahar ve kışın yağmur ve kar sularının,akmunlarla birleşip "Şerbet"lerinin sokakların da aktığı Şehir..

Varlıkların ömrü geçmişten geleceğe uzanan bir düzlem değimlidir ?geçmiş bitmiştir yani ölü..,eğer anarsanyasar ,dirilir tekrar.Gelecek hayaldir bir noktada..Geçmişi andığın anda gelecekten daha gerçek olarak çıkar karşımıza.Her an hepimizin anıpta bir türlü yazamadığımız zor bir işe koyuldum.”Bana yardım edin !”dediğim çok oldu ama kaleme dökmeye gelince iş farklılaştı.Çünkü bir olay ve ani herkes farklı boyutlarıyla ele almak mecburiyetinde kalıyordu.Bense gözlediğim bu şehri yazma cesaretini bir türlü bulamıyordum,yaşayacaksa anılmalı anıyorsak da ortak bir dille yani bizlerin anlıyabileceğimiz dilde yazmalıydık.Ve bu Şehir İnsanıyla yazılmalıydı ki O Güzelim İnsanlar bir filim şeridi gibi gözümüzün önünde canlanmalıydı...”YİĞİT LAKABIYLA ANILIR !” sözü imdadıma yetişti .Lâkaplar kullanılmalıydı,kullanılınca daha iyi anlaşılacaktı insan ve insanimiz..Başka türlü bize mal olmuş bu insanlar nasıl tarif edebilirdi ki..?Yoksa amacımız kimseyi haşa !küçültmek veya yükseltmek değildi ..Amacımız bir şehrin zengin insan kaynağını ortaya dökebilmekti ..

Kaybettiğimiz,"Yitirdiğimiz" artık tarih olan,bu Şehri İnsanlarıyla anarak, Tarihe bir perde aralayıp;"Belki bulurmuyuz!" diyerek ,bulabildiklerimizi de ;yeni nesillere anlatabilmek,gösterebilmek umuduyla yola düşmekti bizimki...Bizi ;biz yapan,"Yitiği"mizi aramaktı amacımız...

Bir tesellim de yeni yetişen Göksunlu araştırmacı sosyal bilimcilere bir işaret verebilmekti,onlar daha iyisini yazacaklardı elbet. Bu hususta Tüm Göksunlu Hemşehrilerime buradan sesleniyorum;"Küçük Türkiyem GÖKSUN" adlı kitap yayınlanmadan;Benim kaleme aldığım yerler de eksik olan hususların ilave edilmesine katkı,yanlışları düzeltme hakkı her Göksunluya ait olduğu gibi,Bu kitabı daha da zenginleştirecek ellerin de bilgi,belge v.b kaynakları da paylaşmak elbetteki bir Göksunlunun üzerine düşen sorumluluktur diye düşünüyorum..Göksun'umuzu her yönüyle bizden sonraki kuşaklara anlatabilmek ve anlamalarını sağlamak olmalı gayemiz.

Henüz yayınlanmamış "Küçük Türkiyem GÖKSUN'da ;siz varsınız ! siz yoksanız mutlaka bir yakınınız veya "gönsü"nüz...Ve nihayetin de bu Şehrin insanını bulacaksınız...

Amacımız, çoğumuzun hafızalarında yaşayan bir Göksun'u farklı bir üslupta ve İnsaniyla kaynaştırarak anlatmaya çalışmaktı...Bu vesile ile vefat edenleri binlerce rahmet,kalanlara da teker-teker,tekrar-tekrar sağlikve afiyetler dilemekteyim.

Saygılarımla.

NOT:Bu esere katkı da bulunmak istiyenlerin;coskunkale46@hotmail.com E-mail adresine bildirmenizi rica ederim.

M.Coşkun KALE

Ankara-01.09.2005

Şehrin Ağladıkları...

Not.Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Şehir ağlar mı..? Ağladı bu Şehir ! Yok edilen eserlerine...

Bu vefalmı Şehir tıpkı insanlar gibi anılmak istiyor,anıldıkça yıllardır örtülü duran değerlerini seriyor bizler için;Bir “Pazar Yeri”miz vardı,eski Öğretmen Lokali olarak bilinen yer...Bir zamanların ticari merkezi ,kalbiydi Şehrin..Ahşap yapılardan kurulu karşılıklı daraba kapılı dükkanlar ve geniş bir hol vardı..İçinde o günkü şehrin temel ihtiyaçlarını sağlayan esnaflar bulunurdu; Terzi Ömer,Gode Omar Memmet(Dikici),Gündüracı Hacı,Galaycı Ağca (Aşçı),Galaycı Osman,lokantacı Mahmut'lar...

Bilirsiniz Ankaranın Beypazar ilçesini, her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı turisttin akın ettiği üstü açık bir fabrika..,Şehrin tarihi dokusu bozulmamış o bildiğimiz mekanlar korunarak turizme açılmış,daha doğrusu turistler bulmuşlar orayı..Bizim "Pazar Yeri"mizinde tekrar devamı niteliğindeki “Yukarı Çarşı”ile birlikte organize edilerek aynı görevi yerine getiren esnafa verilmesi bir başlangıç olmazmı ?

Tahta darabalı(kapaklı),yine bir çarşı kuralım burada.Hırdavatçısının kapıların da,bakırdan,denirden;boy,boy hayvan canları asılsın...Renk renk ,nazar boncuklarıyla süslenmiş koşum takımları,yularlar, bulunsun.ayakkabıcısın da ;yemeniler,çarıklar asılsın.Gislavet lastikler,canlı renklerden lastik bayan ve çocuk ayakkabılarıyla süslensin bu carsı...Bir köşesin de,yufka yapan,yağlı ekmek,çırış ve çökelek böreklerinin,hingal,selame,şipşi,mayalı ekmeklerin, o nostaljik kokusu yayılsın etrafa...Yine kebapçımız olsun,o eski mekan da ,köksun,kokutsun nostaljisi bu Şehri...El işleri satılsın bir köşe de;evreç,oklava ve ağaç işlemeleri..Alıçlıbucak'dan;kilimler,poşular , oğlak derisinden çökelekler gelsin.Halılar,kilimler gelsin ;Kanlıkavak,Yeniyapan,Karaömer,Kızılcık,Bozhöyük,Doğankonak,Değirmendere,Göynük'den...Meşhur,süslü duvar kilimleri geliversin;Gücük,Ortatepe,Hacıömer'den...

Neyimiz varsa;bizi biz eden kültürel varlığımızı dökelim ortaya...Hali heybeler,gazan gabları,bakır kablar,idare lambaları,gaz lambaları çıksın bir bir ortaya...Allah'ın bizim Şehrimize lütfettiği zengin insan kaynağı ve onun kültürel özelliklerinin avantajlarını değerlendirelim artık !

Yol Kavşağında bulunan bu avantajı değerlendirerek,iç ve dış turizmle bu şehrin tekrar dirilişine...Şehir bunu istiyor ,hemde bir an önce!

Yukarı Çarşı'miz hemen hepimizin anılarının olduğu,”gavur kuyusu” adlı derin bir kuyuyu barındıran bu şehir merkezi gözlerini bize açmış,yalvarırcasına “artık yeter!kurtarın beni”diyor,içinde bir zamanlar başlangıçtan itibaren; Saatçi Özcan'nın Babası, Kocaahmetler,Sobacılar,Abider Osman,Acer Memmed,Kel Ahmetler,Kürt Sait,Fırıncı Kör Memmed,Topçu Hasan,Nuhça Arif,Sobacı Çeçen İsmail,Kahveci Ahmet,Hacı Ahmetlerin yerleriydi buralar...Tarihi konumuna uygun tekrar burasını diriltip,Şehrin göz yaşlarını dindirmek mümkün değilmi ...?

Yukarı çarşıya çıkarken,Göksunun en görkemli üç katlı çekici mimarisi olan eski Belediye sonraları PTTolarak kullanılan bir tarihi yapısı daha vardı .Kıymetini bilemediğimiz..O günlerden kalan veya o yapıyı bilen ahşap ustalar ,mimar ve mühendisler bir araya gelip,Pazar yeri,Yukarı Çarşı ile birlikte bu yapının benzeri tekrar olanca görkemiyle dikilmeli ve alnına da“GÖKSUN EVİ “yazılmalı...İç döşemesi,tamamen ona göre dizayn edilerek ,sergisi,yüklüğü,kaplığı,bakır eşyaları ne varsa,turizme açılmalıdır.

Bir Deli Hamidin Evi,Celal Aslan'ların ve Ayı oğlan boyunca sıralı birkaç ev artık kurtarma adına dikkatimizi çekmeli..Bari onları koruyalım kaybolmadan,o bacalarında leyleklerin yuva yaptığı,göca göca camların bulunduğu ne zaman”mektebin bacaları..”türküsünü duysak hemen hepimizde çağrışım yapan o İstiklal İlk Okulu nerede ?nasıl kıydık,neden yıktık? “Orta Mektep" nerede ? gelip geçerken benim okulum diyeceğimiz “Orta Mektep!”..?

Artık çok geçmeden,bir an önce mevcutları kurtarmanın,derdi ve gayreti için de olmamız gerekmez mi...?

Haydi Göksun !bir an önce siva kollarını...Bu Şehir,bir daha ağlamasın,bari mevcutları koruyup,kurtaralım...

Sinemaları Vardı Bu Şehrin...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Sinemaları vardı bu şehrin;Fehmi Dikeç’in ”LALE”si,”Kör Rızalar”ın”SARAY”ı ve ötekisi Köprübaşı'nda “ Sarı Memmed’in “KÜÇÜK“sınamasıydı.Kıyasıya bir rekabet vardı..Sinema Kartelesi omuzlara alınır,borularla mahalle arasın da ilanlar edilirdi bu şehirde. .”Ahrezin Oğlu Güdüm Yusuf ”(Şahin),”Turabı Abdil”(Demirci), Kürt Sabri,”Kerbi”(Peltek),”Galaycı’nın Oğulları”..Şehri bir baştan bir başa gezer,gür sesleriyle inletirlerdi bu şehri..”dikgaaat !dikgaat ! bu gün saaaat... de baş rollerini...!”diye bağırırlardı..”Hacı İrbamın Taşın(Güneş)” Fatma bacının kavurduğu nefis mısır patlaklarını satardı sınamada. “Mayıs (Durdu Doğan)” sınamaya gelenlerin gürültü yapmalarını engellemekle mükellefti..”susun laan !”,”susun laan!” diye bağırır,susmayanlar da dayakla susturulurdu bu şehirde...

Bu yazı M.Coşkun KALE'nin yayına hazırlanmakta olan Göksun'umuzun Sosyal ve Kültürel açıdan yaşantısını bir tarih penceresinden farklı bir üslupla kaleme aldığı "Küçük Türkiyem GÖKSUN" adlı eserinden alınmıştır.Kullanılan lâkapların "yiğit lâkabıyla anılır !" sözü çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Avcılık...

NOT.Burada andıklarımızdan,Ahirete göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Avcıları vardı bu şehrin;Önceleri meşhur, Urfa Tazılarıyla yapılan tavşan ve keklik avları yegane kış eğlencesiydi Şehrin.

Müşdük Mamud'un "Boz"u,Aşık Durmuş'un "Şahan"ı,Durdu Kale'nin "Kulaksız"ı ,İnce Mehmet(Kale),Ali Pehlivan(Şahin),Çakır Ali,Uzun Memmed,Kundakçı Ahmet,Kelveli Ömer(Akmaz),Nacar Mehmed(Çetindağlı),Gabal Hoşun(Sağır),Gara Veli(Dana),Gambur Osman(Aslan),Tuşlak Ali(Tongut),Kel Gadırlerin Durdu(Tongut) meraklısıydılar tazılı avın...”gariyi gizi gurban ederlerdi “onun için,kimlerde yoktuki Şehir de tazı..Bir parçasıydı Şehrin ve ailenin...Müştukların tazısının av aldığı örtmedeki durusundan belli olurdu...

Sonraları gelişerek yerini çiftelere ve av köpeklerine bıraktı tazılar,Foto Tahsin'in meşhur "Göbel"i,hâla anılır durur avcılar arasın da..

Bayram törenlerine iştirak edip de, havaya atılan kuşları anında yere düşüren atıcılarımız vardı..Topçu Hasan(Topçu),Memiş Hüseyin(Güçlü),Necati Çitil,Kuşoğlu Kemal(Kuşoğlu),”Erzurum Kazım”,Ethem Ergül,”Foto Tahsin”(Güneş),Terzi Şeref(Tekin)”,Tamirci Mustafa Usta (Akkök),Gir Kamil”(Engizek),"Galaycı Osman",”Terzi Yusuf”(Ziba),Cemil Çitil,Kuşoğlu Niyazi(Kuşoğlu),Sefer Özallı,”Toto Omar (Peltek)”,Mehmet Kaplan,Terzi Orhan,Terzi Hüseyin (Bağcı),Memiş Güçlü,H.Ali Akmaz,Hamit Özer,Yavuz Akkök,Bekir Avcubaşı,Ahmet Ekici,İlhan Gökdere,Metin Koca,Fikret Altok.. ve yeni nesilden nice gençlerimiz;bu coğrafyanın fırsatlarından av yaparak değerlendirmektedir bugün...

"Dursun Ağa"

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göçenlere rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

"Dursun Ağa","Kürt Dursun" ,"Dursun Ateşoğlu" veya sadece "Ateşoğlu" olarak bilinen Cumhuriyetin ilk on yıllarından 1960 sonlarına dek Göksun siyasetine damgasını vuran adı Cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi ile özdeşleşen,Göksunumuzun önemli bir siyaset adamıydı..Cumhuriyete ve Cumhuriyet Halk Partisine olan tutkuları adıyla özdeşleşti durdu hep..Tıpkı aynı dönem ve aynı saflar da siyaset yapan:Durdu KALE,"Vezir Ağa"(ABACI),"Gaya Nuri"(Nuri KAYA),"Sakız Hacı"(Bayram DOĞAN),"Darendeli Hamit"(Hamit YILANKAYA),"Ali Pehlivan"(Ali ŞAHİN),"Erzurum Celal"(Celal ERZURUM),"Gücüklü Abdullah"(Abdullah ÖZDEN),Mehmet DOĞRAMACI ,Değirmendereli "Musa Kâye"(ALICI),"Bayazıt Kâye"(ALICI),Bozhöyüklü "Memili Kâye"(ASLAN),Keklikoluklu"Hasan Ağa"(DEMİR),Kavsutlu "Hidir Kâye"(KÖROĞLU),Kızılcıklı"Nizam Kâye","Gürt Ali"(Ali Kurt),Kanlıkavaklı"Bijo Durdu","Gara Durdu",Ericekli "Telli",Yeniyapandan"Bahset Kâye"(Ekici) ve nice tarihe mal olmuş bu toprağın yetiştirdiği insanlar gibi..

Cumhuriyet ve Demokrasiyi savunagelen diğer partiden insanlarla bugünler de hepimize örnek teşkil edecek dosthane ilişkileri her zaman ön planda ve sıcak tutan,partıcılığı bir bayrak ve hizmet yarışı olarak gören hoşgörü sahibi insanlardı bunlar..

"Dursun Ağa" da böyle bir şahsiyetti,Konumu,Statüsü ve şahsiyeti ile Göksun'a uzun bir dönem etkin oldu..Kimileri O'nu anladı,kimileri anlamak istemedi.Tarihin şahitliğinde "Dursun Ağa" ve Dursun Ağa gibiler şimdi aklı selimler için daha da aranılır oldu..Onların varlığı, belirli kuşak insanlar için bu İlçe zenginliğinin önemli bir parçası sayıldı hep...

İlçemiz siyaset ve toplumsal yaşantısın da iz bırakan "Ateşoğlu "için, Ulu Camii parkı için istimlak edilen şimdiki parka "DURSUN ATEŞOĞLU PARKI" adını versek bir vefa sayılmaz mı,Şimdi tam sırası değilmi eyy ! kadirsinas Göksunlum...!?

Ruhun Şad olsun "Dursun Emmi !"...

"Necati Hoca"(ÖZMEN)

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göçenleri rahmet,kalanlara sağlık ve afiyetler dilemekteyim..

"Hocaların Hocası"ydı O..

Ö'Göksunumuzun yetiştirdiği ilk okuyanı,ilk öğretmeniydi..Helva demesinide "Halva" demesini de bilen aydındı..

Daha ilkokula bile gitmezken;Rahmetli Babam ve Annemin peşinden,Atatürk İlk Okulunda "Müsamere" yani Piyes nedeniyle gittiğim okul da O'nun "Can-ı Canan-ı Alsında Hüda,Etmesin beni Vatanımdan Cuda"diye tok ve içten sesini duyduğumda ;"Bu kim ?" diye sorduğumda"Başöğretmen Necati Hoca !"dediklerini duydum...Ve O'nu hiç unutmadım!Bir müddet sonu da gerek ilkokulda gerekse de "Orta Mektep"de hocam oldu...

O'Göksununumuzun eğitim seferberliğinde hep öncü oldu,O 'ydu "Orta Mekteb"i yaptıran Öncü..O'ydu Arsasını kendisi verip ,inşaatıyla bizzat ilgilenen ve bu Şehrin İnsanına Liseyi kazandıran...

O'ydu kimsesiz,yetim ve fukara çocuklarını evinde barındırıp okutan...

Bu Şehirde hayra uygun ne varsa mutlaka ilgilenen ,ilgili olan...

O'bu toprağa ve bu toprağın İnsanına çok ama çok şeyler kazandırdı..

Şimdi bu toprağın sessiz vicdanı,O'nun adına,anısına O'nu hatırlatacak bir şeyler bekler,yetkililerden..Başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Camiası olmak üzere...

Çünkü O,Okullara bizzat yer bağışlamanın ötesinde;Bu Şehrin İnsanının eğitimde kalkınması için bir ömrü karşılıksız feda etmiş,hocaların hocası,fedakar ,gerçek bir gönül eriydi...

Ruhun Şad olsun Güzel İnsan !

"Çitil Emmi !"

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet ,kalanlara sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Allah-u Alem bir asırlık yaşı vardı.İlçemiz demokrasisinde O "Göca bir çınardı...

O ;ömrünü bu topraklarda yaşayan insanların huzur içinde kalkınmasına adadı...

O;bir renkti,desendi,heyacan ve coşku idi..

O; tanıyanların derinden saygı duyabileceği engin bir güzelliti...

O;bir baba,emmi,dayı idi...bizlerin de "Çitil Emmi !"si ve "Baba Dostu! idi..

O;içinde halkın olmadığı,halkın tasvip ve katılımında bulunmadığı her hareketi yok sayan, memleketine aşık demokrat biriydi..

O;Bu İlçenin ve kendini sevenlerin kaybettiği çok özel bir değerdi..

Her halde kimi kastettiğimi iyi anladınız..Osman ÇİTİL !

Vefatını öğrendiğim de,içimde derin hislerin burunduğu"Çitil Emmi !"

Allah'da bilir ki seni çok sevmiştim Çitil Emmi !

Mekânın Cenet Ola demekten gayri elden ne gelir ki !?

Bir gün bu güzel İlçemin Demokrasi Tarihi yazıldığında,her halde başlarda olacağını söylememe gerek varmı !?

Ruhun Sâd olsun...

Bir Ali GÖK geldi geçti bu Şehirden

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlara sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Kimilerinin "Ali Gök",kimisinin "Yefelek","Dadsınki","Anam Ansa" dedikleri,bizlerin"Ali Abi"si geçen ay hakkın rahmetine yürüdü...

Gayalıklı(Kayabaşı)Merhum "Yefelek Memmed" ile ,hani şu "Fesli Hatin"lar dediğimiz "Huru Hatin"nin oğluydu.

Rahmetli Babasına bizim nesil yetişemedi ama onun hikayelerini,kızgınlıklarını,muzipliklerini kulaktan kulağa duyageldik hep...Babasının vefatı tüm Mahalle ve İlçede derin bir üzüntü yarattığını anlatılanlardan öğrendik.O'nun vefatına raslayan çocuklara sevenlerince "Yefelek" adı verildiğine de hep şahit olduk...

Rahmetli Ali Abi den tüm Mahalle ve Şehir memnundu,Şehir ve Mahallesine düşkündü.Ne Şehir O'ndan incindi ne deO Şehri incitti...

O'nunla anıları olmayan yok gibidir.Ali GÖK'e ve O'nun sohbetleri günün stres ve yorgunluklarına bir çare idi adeta ...O'nun gidişi ile garip kalan yüzlerce hemşehrim gözlerimin önün de süzülüp gidiyorlar...Ailesi ile birlik de kadim doslarına da buradan baş sağlığı dileğimizi bildirmeyi bir borç bilmekteyim..

Hani vardır yaa kırsal yörelerde ;kıvrak zekalarıyla,incinme duymayacağınız iliman şakalarıyla,anılarıyla insanları güldüren düşündüren zekalar,Ali Abi'de böyle biriydi...Tanıyanlar O'nun müptelaşıydı..

Ali Abimle çok ama cook anılarımız oldu...En son vefatından bir hafta öncesi "Dezze"min(Teyze) cenazesin de görüşmüştük..

Bir gün telefondaki ses bana "Üzüleceksin,sana bir haberim var..."diye bildirdi O'nun vefatını...

Sen sayfalara sığmaz bir özellik ve güzelliktin Ali Abi.Dosttun,Abi idin...

Biz senden incinmedik...Allah'da sizi Orada incitmesin..

Ruhun sâd mekanın Cennet olsun Ali Abi..Seni buralarda anlatmak bana çok zor !,Ben seni yazamam ,yazamadım Ali Abi...

Ahhh ! Hacimirza Ahh!

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göçenleri rahmet kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Çoğu Göksunlu değişik tonda kendisini Hacimirzalı hisseder.Yaa "Baba Dostları",yaa akrabalık ilişkileri,Av amaçlı kış gezileri,Zahire tutmak amacıyla gelen aileler Hacı İmam'ın Değirmenin de sırası gelinceye kadar evlerde misafir edilişleri,Alış-Veriş gibi müşteri ilişkileriyle başlayan kalıcı dostluklar,tarla ilişkileri,tarla sulama amacıyla Köy'e gelişler,yaa çocukluğunda bahar bayramı nedeniyle okulların tertip ettikleri kır gezisinde Hacimirzalı bir okul öğrencisinin misafirperverliği veya Orta Mektep (Orta Okul)da tanıştığı Hacimirzalının yaz aylarında ki Hacimirza daveti yada "Mal Gugerken"(Hayvan Otlatma) tanıştığı Hacimirzalı akranlarından kalan kalıcı dostluklar...Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.Hacimirza ve Hacimirzalının Göksunlu için önem ve özelliği saymakla bitirilemez niteliktedir.

Kişisel olarak da ben de;yukarıda ki özelliklerin çoğunun etkisi ile kendimide biraz Hacimirzalı saymam da sakınca görmem...Hatta 7-8 yaşlarında iken karlık tepesindeki "İn"den kar getirme bahanesiyle başlayan maceramız sonucu kaybolup birden kendimi Bahset ELBİSTAN 'nın güvenli elleriyle bizi evlerine götürüp(Mehmet ELBİSTAN),Annesinin yanımdaki çocuklarla birlikte bizlere;tereyağında kızartilmiş pekmezli yumurtanın nefis tadı hâlâ damağımdadır benim...

Göksun'da oynanan "Ğinife Gındandanife Hadelok Bir Binek" adlı çelik-çomak Hacimirzalıların bir armağanı değilmiydi çocuklara...?

35-40 yıl öncesin de Göksun Yazısı(Ova)nda meyve ağaçlarının bulunmadığı dönemlerde Hacimirza'ya değirmen,tarla sulama veya başka nedenlerle ayak basan her Göksunlu karşılaştığı Hacimirzalı tarafından ev yada bahçeye mutlaka davet edilmiştir..."Hacı İmam"(Elbistan)nın ,"Arafa çavuşlar"ın,"Bozdurdular"(Çiçek)in,"Zehirler"in,"Moraliler"(Keçeci)in,"Anış"(Koca)ların bahçelerindeki nefis dutlar.gara erikler,yaz almaları adeta "hayrat"likdi...Her cumartesi-pazar Hacı İmam'ın bahçesi haberli veya habersiz Göksunlu veya Göksun'da görev yapan memurların konaklama yerleriydi adeta...Göksun'dan gelen olmadığında canları sıkılırdı bu Koyun...Onlar misafire ikram ettikçe Yaradan'da sürekli Onlara verirdi...Göksunlu gayet iyi bilirdi şu sözü; "Hacı İmam'ın bu yılda ambarı dasmış !" denirdi...

Yine Göksun'umuzda ;meyvelik,sebzecilik,tarla bitkilerinin yaygınlaşmadığı dönemler de,Arafa Çavuşların yetiştirdiği her bir kocanını 40-50 cm boyundaki mısırları,"Zehir İrbam" ve "Mor Ali"nin 25-30 kg.lik lahanaları,Bu Köye has olduğu gibi Türkiye lahana piyasasın da o günlerde,Sivas,Ulukısla ve adını Hacimirzamızdan alan Göksun Lahanası adeta bir marka hükmündeydi..K.Maraş ulaşımının gayet uzun ve zor oluşu nedeniyle yeşilliğe(maydanoz,salatalık,domates,kabak,soğan)hasret kalan Göksun için,erken yetişen Hacimirza "avarlığı"(sebze) imdada yetişirdi sanki...

En iri,en görkemli,en cins "gösüm hayvanı" bu köyde idi;Anişler,Arafacavuslar,Bozdurdular,"Güccuk Amet"(Elbistan),"Gadır Pehlivan"(Elbistan),"Hacı Feramız"(Elbistan)"Kesler""Gara Hasan","Hoca"(Elbistan) öküz ve camuzları Göksunlunun adeta dilindeydi..

Düşünebiliyormusunuz !?bundan 35-40 yıl önce Mor Ali 8-10 adet safkan GAK(Güney Anadolu Kırmızısı) inek getirmişti ve o yıllar ortalama her biri 15 kg. süt vermekteydi.Şehrin bütün fide ihtiyacını (domates,biber,reyhan,lahana) bu köy karşılardı hep...Bilgi,beceri,donanım en üst düzeydeydi bu köyde..Gerçi şimdilerde bir örnek yeni nesilden Ali KOÇ devam ettirmekte bu geleneği ama umarım başarılı olur.

Gerek bakliyat,gerekse lahana zamanı bu köyde yüzlerce kamyon fır fır döner dururdu...

Hacimirza;bir zenginlikti,kültürdü,koydu,şehirdi,enginlikti...

Hacimirza;insan-toprak ilişkişinde neler yapabileceğinin somut bir örneğiydi...

Ahhh ! Hacimirza Ahh! Nasıl kayıverdin bir yıldız gibi gözler önünden,nasıl ...?

Peki ! Bu şirin Köyümüzü hemen hemen tüm ilçe tarımsal üretimi kadar üretim yaptıran güç neydi sahi ?O günkü insanlarının ilçede olmayanı en başarılı şekilde üreten gücü...Hiç şüphesiz İnsan kaynağıyla beraber,farklı boyutları da etkiliydi ...Ben şimdilik bu konuları;Sosyal bilimciler ve Tarım Ekonomistlerine bırakmakla birlikte konunun irdelenmesini bu Güzide Köyümüzün son yıllardaki ekonomik sıkıntılarına ,üretimin olmaması bir yana üretilen hiç bir değerin piyasada yer edinememesinin insanları üzerine yarattığı olumsuzlukların yetkili ve yetkisiz sağ duyulu her Göksunluyu "Yeniden Hacimirza !"ya davet ediyorum...Haydi ! hemen şimdi..İl ve İlçe Kaynakları ve Genel Bütçeli Kaynakların seferberliğinden söz etmekteyim...Bu şekilde yapılacak organize desteklerle Hacimirzanın tekrar ve daha güçlü bir şekilde hem Göksunumuza hem de Kahramanmarasimiza ve Bölgeye tarımsal kalkınmada öncülük edeceğine inancımız tamdır.

Hiç şüphesiz,Son yıllarda ki Türkiyede köy ve köylümüzün ekonomik çöküntüsü İlçemizdeki boyutu daha ciddi olmakta,diğer Köylerimizin ekonomik sıkıntısı Hacimirzamızdan farklı olmamakla beraber;Hacimiradan başlayan ve tüm köylerimizide kapsayan yeniden Köy Kalkınmasının zamanının gelip geçmekte olduğunu her aklı selim gibi düşünenlerdenim.

Hacimirza ve Hacimirzalı biz Göksunluya çok şey öğretti,üzerimizde hak sahibi...Şimdi sıra Göksunlu da değil mi ?

"Palo Haydar"

lâkabı "Palo Haydar"dı O'nun,Tepebaşı Mahallesinden,Horasan Erenlerinden..

Kendi,çevresi,Mahalle ve İlçesiyle barış içinde biri.Evinde barındırdığı bir kaç "sağmal"ı ve O'nun eli,ayağı sayılan atı için baharla başlayan yazıda (Ova)ot biçme işi ,sezon sonuna kadar devam ederdi...Öyle ki;yol kenarlarında bulunan dikenler O'nunla değerlendirilir,katma bir değer yaratılırdı.Kendisi ve bağrından çıktığı toplumu için...Emeği ile geçindi,alın teri döktü,didindi durdu hep...Şimdilerde durumu çok çok iyiymiş...

Hiç kimsenin malında gözü yoktu...Yol kenarlarından topladığı,ot ve diken hiç kimseye ait değildi,toktu,tenezzül etmezdi.Bir başkasının malına..Gönül rahatlığı içinde topladığı otlarla akşama doğru at arabasıyla bir gurur içinde Şehre dönüşü vardı ki "İnsan Helalından Kazanmalı,Helalından.. !İşte bunda zerre kadar haram yok !" der gibiydin...

Hakka,hukuka saygılı başkasına zarar vermeyen kendi halinde sessiz gözlerinin içi gülen derviş ruhlu bir adamdı "Palo Haydar". Etrafına pozitif bir elektrik saçardı...

Bu Şehir seni gözardı etmedi "Palo Haydar" Bu Şehirde harama helala dikkat eden,vicdanında "yazı"larda topladığın bir tek otun bile hesabını veren nadirlerden sayıldın Sen...


Aşıklar...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Dadaloğlu,Köroğlu geleneğinden Halk Aşıkları da vardı bu Şehrin."Aşık Durmuş"(Kundakçı),Bâve Bekir(Aslan),"Çoban Durdu"(Karaçoban) misali...Halkın,neşesinde neşeli,kederinde kederli,toplumsal sorunlarında da duyarlı,eleştirel ve nükteli, aşka,sevdaya dair sözleriyle halkla iç içe bizim aşıklarımızdı bunlar..

Durmuş Emmi(Kundakçı) nın elindeki bastonuna saz vari her dokunuşunda O gün veya geçmişte yaşanan bir olayın acı,tatlı ders veren deyişleri vardı..Uzun kış gecelerinin mahalledeki baş konuğu,vaz geçilmeziydi bu Şehrin.

Bâve Bekir'in yanık sesi,ilham verirdi sevdalılara...Mahalleden her geçişin de;çok fazla ısrar ettirmeden söylerdi ,aşka sevdaya dair..Onun için Çukurova'ya "Ot Doğme"(Çapa) ye gidenlerin de olmazsa olmazıydı bizim aşığımız..

Çoban Dayımız da toplumsal erozyonu,haksızlıkları,çelişkileri yüreğinde duyarak korkusuzca şiirleştirirdi bu Şehrin insanına...

İyi ki vardı Onlar,iyi ki bizimdi ,bizim Şehre aitti onlar...Şehrin sesi,soluğu,tercümanı olduğu için ;Bu Şehir onları bugün,Rahmet ve Afiyetle anmaktadır ...

Durmuş'u Gördüm...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Durmuş'u gördüm,durmuştu,yerindeydi...

Durmuş; Şu bizim "ağartı"miz da(süt-yoğurt),"gatik"imiz da(ayran) emeği olan ,kendisi küçük amma gür sesiyle,her sabah "göyürün haa !,göyürün haa !" diyerek bizleri uyandıran;sığırlarımızı,camuzlarımızı "güden","Abiz Ali"(Emmi)'nin oğlu.O'da Babası gibi sığır çobanıydı bir zamanlar Göksun'da...Durmuş'un oğlunu bilmem amma O , hâlâ babası gibi çoban.

Cumhuriyet nice insana bu topraklar da ,sosyolojik tabirle;sınıf ve statü getirdi de,Durmuşlar hâlâ var benim Şehrimde..

Ben,durmuşlar gördüm.Ben ! geçen ay duranlar,dursunlar ve Durmuş'ları gördüm..

Burnundan soluyordu Durmuş'um amma ,tevekkül sahibi olduğunuda bilirdim O'nun.."Ne yapalım,burada mal galmadı Abi,Çiflikdeyim şimdi..(Aslanbeyçiftliği)" dediydi.

Babanın hakkı vardı bu Şehirde Durmuş,sen de öylesin,kendimi suçlu hissettim bir an...

Bizi affet ! Durmuş ,Affedin bizi Durmuşlar,Affedin !

Artık,benim Şehrimde;Durmuşlar,Dursunlar;Durdular,Duranlar durmasın,ilerleşin...!

Manevi Dünyamızın Mimarları...

Burada andıklarımızdan,Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Manevi dünyamızın mimarları vardı, medrese tedrisati görmüş aydınlarımız;Şemsice Zade Ahmet Efendi Hoca(Kale), Müftü İsmail Efendi,Ebül Hüda Hoca, Hacı Hoca (Yıldız),Veli Efendi Hoca(Turan), Müftü Ali Efendi(Çokaklı), Müftü Abdül Kadir Hoca(Çetin) ...

...Ve İsmail Hoca(Kale) ,Göca Hafız,Zeynel Hoca,Şerif Ali Efendi,Hakkı Hoca(Karslı)larla başlayan başlayan bu halka devam etmektedir bu Şehirde..

Şehrin çocuklarına Kur’an okutma ve dini amelleri öğretme geleneği kuşaktan kuşağa Hacimemmet Mustafa(Çetin),Müştük Mamut(Çapar),Anış Hoca,Muhacir Garı,İskender Hoca,Sıdıka Hoca,Göca Ahmetin garisin’ca (Güvenç),Müezzin Ahmet Hoca(Özdemir),İslam Hoca(Yıldız),Şaban Hoca(Sağır),Apış Mustafa(Gollü),Bağdatlı Hoca(Akyıldız),Hacı Hoca(Özdemir),Cangal Hoca,Abdullah Yıldız,Şişik Gadır Hoca(Kişi),Şişik İsmail Hoca(Kişi),Müllahasan Hasan Hoca(Koyuncu),Kendiz Osman Hoca(Koca),Halil Hoca (Koca)Zeynep Hatun(Dikici),Senem Hoca( Örer)’lerce sürdürüldü bu Şehirde..Şimdilerde,yeni nesil hocalarımızla din eğitim ve öğretimi devam etmektedir bu Şehir de.

Alevi Dedeleri uğrardı Şehrimize..,İsmail Hoca(Kale) ile Ulu Camii'nin musalla taşına oturur köyü sohbete başlarlardı,tütün tabakaları değiştirilerek karşılıklı saygı için de...Bunların engin hoşgörüleri örnek olurdu Şehir Meydanında onları seyreden yüzlerce insana..

Kıydığımız Şehir...

Bir şarkı varki,derinden etkiler beni...Umarım sizde benim gibisiniz..;ne zaman "mektebin bacaları,ders veriri hocaları..."şarkısını duysam,"Mektep !" lafzini ne zaman işitsem hep onlar gelir aklıma hep onlar...

Gözümüz onlarla açılmadımı ?"Orta Mektep" veya "İstiklal Okulu"...O İstiklal ilk Okulu ki;bacalarına leyleklerin yuva yaptığı,tünediği,bem beyaz boyası,yanında iki koca cam ağaçlarının bulunduğu,bahçesinde heybetli kavakların,rüzgarda yapraklarıyla bir ululuk ,bir ağır manevi havanın etrafa saçtığı,saçıldığı yer...

Yaa Orta Mektep ! bizi bu Şehre ait eden köyden,Şehirden herkesin anılarıyla yüklü o güzelim yapı..Hani çokça ogündüğümüz,bu mektepden çıkan okurlarımız dediğimiz,binleri,onbinleri bağrında yetiştiren,hemen herkesin kendi okumasa dahi;çocuk ve torunlarının okuduğu ,yanından her geçişimizde acı tatlı anıların canlandığı kutsal mekan !

Artık yoklar O'nlar...Kaybettik ! ,kıymet ve kadirlerini bilemedik !

Medeniyet ve Şehir ! birbirini tamamlayan iki temel unsur...Şehirler de canlı bir insan gibidir;bir tarafda geçmişi öbür tarafda geleceği bir arada tutan ufki bir çizgi...Biri yoksa O'da yoktur ! Onun bir parçasını,maziye bağlıyan yapılarını istemiye istemiye aldınizmi zor yaşar O'da..

Biz ne yaptık ?nasıl kıydık? bu Şehrin zaten kit olan,mimarı yapısına,kültür mirasına...Teknik,teknoloji bunca gelişmişken O iki mekanı neden ayakda tutamadık ? neden mağlup ettik cehaletimize ?

Niğde Ulukısla ilçesinde İnkılap İlk Okulu adlı bir ilk okul vardı,mezunlarının vali ve üst bürokraside yüzlerce insan yetiştiren okul..Yıkılıp yerine yenisi yapılacaktıda şehir ayağa kalktı,bütün bürokratları akın etti ilçeye “yıktırmayız ! biz bu ilçeye geldiğimizde onun her yanından geçişimiz anılarımızı tazeliyor,bize yaşama sevinci veriyor...”Diye direndiler, “eğer devlet yapmazsa biz burayı kendi imkanımızla restore ederiz !“Dediler. Ve Devlet'de anlayış gösterdi , onararak öğretmen lokali yaptı..Onları yıkmadan,taşlına uygun yeni tekniklerle restorasyonunu yaparak,yeni yapılacak olanların da şehrin başka bir yerlerine yaparak çifte eserler kazandırılabilirdi ama olmadı.Bizim Orta Mektep'de ,İstiklal Okulu'da öyle kurtulabilirdi...Bir Şehrin elde kalmış son hazinesiydi.Aslında şehir son gözyaşlarını orada döktü,üstelik bu defa her zamankinden daha ümitliydi.Yetiştirdikleri binlerce insana güveniyordu “beni kurtarırlar !,kıymazlar bunlar bana !”diyordu ama nafile,Şehrin göz yaşlarıyla onlar da gitti...

Yaa benim Okullarım; İstiklal ve Orta Mektebim ! mimarı yapısı bozulmadan başka amaçla kullanılamazmıydı?

Eyyy Şehir ! sen bizi affet ! biz sana kıydık !,biz kıydık sana...Kurtaramadık Seni Affet nolur !

Yanınızdan her geçişim de dönüp bakamıyorum senin yerine;Ey ! İstiklal Okulum !,Ey ! Orta Mektebim ! mahçubuz sizlere..

Çocuklarımız ve torunlarımıza "İşte Benim Mezun Olduğum Okulum !" diyemedik...

...Ve artık o çok sevdiğim "Mektebin Bacaları,ders verir hocaları..."şarkısını duymak istemiyor benim göynüm...

Affet ! Bizi Eyyy ! Şehir Affet !Kültür,medeniyet,insanı maziye bağlayan ne tür değerler varsa,affedin bizi !Şehri şehir yapan Eyyy ! bütün değerler !affedin bizi biz bize emanet edilen değerleri bilemedik...Affedin !,Affedin yeni kuşaklar affedin !....

Kökü,mazide saklı nice değerleri yıktık biz ! Hani benim ahşap yapılı,üzeri ahşaba uyarak çinkoları kararmış Tepebaşı ve Bölükoba(Pınarbaşı) Camiilerindeki o güzelim minareler...Ahşaptan yapılı O Camilere ne güzel yakışırdı,yine o ahşap minareler..Minareleri eskişe bile;Yine ahşaptan yapıp,eski görünümünü bugünün tekniği ile boyamak,tekrar ortaya çıkarmak varken,yıktık ...!

Getirin bana bizi biz yapan o eserleri...Ben eski Şehrimi istiyorum ! Verin Bana o güzellikleri !ben onlarla yaşamak istiyorum...Verin ! desek de,nafile artık...

Öğretmenlerimiz...

Burada isimlerini belirliyebildiklerimizden(Anılmayanlarla birlikte) Rahmet Alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve huzur dilemekteyim..

NOT:Her Öğretmen bizim için mübarekdir..Burada bizim nesillere kadar öğretmenlik yapanların İsimlerini tesbit edebildiklerimizi anabildik,yer almayanların isimlerini bildirmenizi önemle rica ederim.

Biz sizlere minnettarız Hocam ! minnettar !

Onlar, canımız,ciğerimiz,bababız,annemiz,kardeş veya ağabeyimiz,gelinimiz,bacımız,akraba veya komşumuz...belki de dede ve ninemiz,halamiz,teyzemiz,amca veya dayımız...Onlar mı ? kısaca,bizim herşeyimiz ! Yaa onlar olmasaydı...? Yaa olmasaydı onlar...Onlar Öğretmenlerimiz..Onlardı bizi hayata hazırlayan,onlardı su dünyada insanın refah ve mutluluğunu artıran her şeyde payı olan ! onlardı,iyide...Bizi "adam" edip topluma sunan,karıştıran...

Onların görevi,İnsanların olabileceklerinin en iyisi olmalarını sağlamaktı . Öğretmen, uygarlıkların temel taşı, Öğretmen yetiştirmeyi kendisi için hedef seçmeyen her uygarlık, er geç yıkılmaya ve unutulmaya mahkûmdur. Uygarlık, ne kadar şatafatlı kalıplar içinde sunulursa sunulsun, yasalar ne kadar iyi yetişmiş yargıçlara hazırlattırılırsa hazırlatılsın, uluslar ne kadar seçkin liderler yetiştirirse yetiştirsin, bunları eğitim-öğretim yoluyla bireylere ve topluma özümsetecek, aşılayacak, uygulama sahasını sağlayacak öğretmenini yetiştirmedikçe asla etkili ve başarılı olamaz. Nice düşünür, aydın ve liderin üzerinde hemfikir olduğu gibi, öğretmen bir çağın, bir ulusun geleceğini satın alabilecek tek kişidir. Çünkü onun hedefi, insana yön vermek, onu düzene koymak ve yeryüzünün aydınlanmasını sağlamaktır. Yüreğindeki aydınlık gelecek özlem ve umudu, onu durağanlıktan ve kokuşmaktan şiddetle alıkoyacaktır.

Sizleri bu duygularla selamladık Hocam ! bu duygularla...keşke kelimeler bulabilseydik sizler için..Yer yüzünde;yazılmış,okunmuş en güzel kelimeleri..Gerçi onları da mutlaka ya siz yazdınız,ya da yazdırdınız...ama olsun ! siz yinede bizlerden sunulmuş kabul edin hocam,sunulmuş...

Bu Şehir İnsanın; hamurunda maya !,çelikleşen demirde şu !; Müsbet ilimlerde binlerce minnet duyduğumuz hocalarımız geldi geçti bu Şehirden;baş öğretmen Necati Hoca(Özmen) şahsın da;Ramazan Çetindağlı,Kerim Denge,Ekrem Kale ,Halil Şanlı,Rifat Erdoğan,Ömer Erdoğan,Abdullah Dursun,Mecit Akdoğan,Hikmet Denge,Hüseyin Denge,Kazım Özden,Mahmut Kişi,Hüsamettin Cömert,A.Yaşar Kale,Mehmet Taşçı,Ömer Kuşoğlu,Hüsnü Coşkun,Maruf Demirci,Bektaş Tuncer,Osman Güzel,Halil Kıraç,Hüseyin Akbudak,Necati Turan,Cemile Turan,Levent Aslan,Elif Tuncer,Hikmet Kutlu,Tevfik Kale,İlhan Kale,Erdal Doğan,Naci Özallı,Mustafa Vayvaylı,Muzaffer Kale,Derviş Doğramacı,B.Sıtkı Sağlam,Hüseyin Yılankaya,,Osman Yıldır,Fuat Yıldır,Aziz Karaçalık,"Çil Emin",İbrahim Otuz,İbrahim Demir,Hayrettin Kosger,Refik Koçtürk,Abdurrahman Güven,Mansur Yılmaz,Sait...,Mehmet Hoca,Hikmet...,Nail Koyuncu,Fehmi Müderrisoğlu,Fikri Müderrisoğlu,Mürşide Özden,Sefer Uçar,Bayram Peltek,Mustafa Atakan,Sait Özdemir,Mehmet Güzel,İskender Günal,İhsan Ercan,Mehmet Satıcı,Şeref Yılmaz,Mehmet Ünal,Hacı Solak,Durdu Mehmet Akşoy,Veli Aksoy,Yusuf Telci,Kerime Telci,Yılmaz Güngör,Kadri Şarman,Sezai Abuhe,Nedret Sezgin,Mehmet Dal,Meşrüre Doğan,Nejla Güvenç,Gönül Doğan,Selver Hoca,A.Rıza Yılmaz,Selma Yılmaz,Semiha Yılmaz,Ahmet Peltek,Mevlüt Peltek,Ramazan Koyuncu,Abdullah Çokaklı,Rabia Çokaklı,Hayri Çokaklı,Aydın Erzurum,Hayatı Güngör,Mahmut Binici,Ömer Kan,Ali Akgül,Mustafa Çiftçi,Mustafa Emre,Yılmaz Polatdemir,Cevat Çiçek,İsmail Gökalp,Gülsüm Gökalp,Mehmet Satıcı,Ali Akmaz,Doğan Yavuz,Meziyet Aslan,Mukaddes Öğütoğulları,Haydar Nakış,Bayram Kenger,Muzaffer Doğan,lütfiye Akdeniz,Abdullah Akdeniz,Mustafa Akpınar,Gazi Çınar,Mukaddes Karataş,Rizvan Utku,Kemal Kul,Mustafa Vayvaylı,Naci Özallı,Nurettin Çiftçioğlu,Ali Şentürk,Mahir Türedi,Adil Arık,Hatice Arık,Ahmet Karslıoğlu,Ahmet Muhtar Erdoğan,Zekeriya Küçükonder,Sıtkı Demir,Lütfi Dikeç,Elbistanlı Türkçeci Hüsamettin..?Fatma Ünal,Mustafa Sidal,Hasan Ekiz,Hasan Çitil,Coşkun Dalci,Ömür Tunce,Hatice Paytak,Recep Türkeli,İbrahim leylek,Mehmet Arzık,İsmail Karakaya,Yüksel Tezel,Yunus Karaveli, ve o sinsileden ülkemizi ve bu şehrin eğitimle başlatılan kalkınma seferberliğindeki fedakar daha nice hocalarımızı ve halen görev yapan binlercesini veya Ahirete göçenlerini,rahmet ,afiyet ve minnetlerle anmakta bu Şehir..

Bu okullarda okulları ve bizleri korumakla mükellef,bizlere kol kanat geren nice emaktarlarımız ve onların tatlı hatıraları ile doluydu bu Şehir..;Başta Hacı Baz olmak üzere,"Ali Edeler"(Ali Kıraç),"Hava Bacılar","Hüsne Bacılar","Ateş Fadimalar","Toslak Aliler"(Ali Tongut) OToslak Aliler ki ;Otoritesinden,müdürlerin ve öğretmenlerin bile çekindikleri bir tebesirin hesabını sorduğu,devlet malını korumayı namus borcu bilen ve bizleri bugünün Türkiyesine kavuşturan fedakar nesiller..,Şıh İsmailler(Baz),Abdullalar(Özmen)Durdu Çokaklı,"Şıkırdım","Dibidik Osman"(Akyıldız),Reşit Tatlı,"Bağcıoğlu Hacı","Ziba Duran" gelini..ve daha niceleri bu Şehrin insanını topluma faydalı,hayırlı insanlar olarak yetiştirmek için emek veren kahramanlarımız...Bu Alemden göçenlerinizi rahmetle anıyor,kalanlarınıza da sağlık ve afiyetler diliyoruz biz...

Odalar...

NOT: Burada andıklarımızdan Ahiret alemine göçenleri rahmet,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayım.

Özellikle elektrik olmadığı dönemler de,dolayısıyla teknolojiden mahrum belki pilli radyonun da bulunamadığı,soğuk ,uzun kış gecelerin de,Köylerimiz de ve İlçe Merkezin de"Hâlı" ,"Vakti" ,"Geçim"i iyi olanların sanındandı bir "Oda Açmak"...

...Ve böyle de olurdu bu Şehir de,eş dost,gönü ,gömsu,yatsı namazından sonra köy ve mahallesin deki odalara hücum ederlerdi.

Şehir Merkezin de oda sahipleri;Tepebaşında "Hammamudlar"(Sağır),"Hasanların Hamid"ler(Özmen),Kayabaşın da,"Müşdük Mamud"(Çapar),"Omar Ağa"(Akmaz) ydi başlıcaları...Buralar da Hz.Ali ve Battal Gazi ,Be Börek cenkleri okunur,günlük sohbetler yapılır,bazı bazı sesi güzellerce türküler söylenir,aşıklar gelirdi.. "Gün Hükmü" ne göre;külde patetes,taptabu,hoşaf,teh durumu,çay ,yenir içilir ertesi gece buluşmak üzere ayrılırlardı odalardan...

Aslın da odalar,toplumun ;sosyal dayanışma,barış ve ahenkin, istişarenin mihenk taşlarıydılar bir zamanların bu mazbut Şehrinin...

Atlıları vardı bu Şehrin

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

“Cuma Pazarı” ına,Atlılar gelirdi bu şehre atlarıyla...Dostu gururlandıracak, düşmanı kıskandıracak bir heybet ve ihtişam için de..Tahtadan; Torbüzek,Ummusun,Vezirler,Bozdurdular(Kömür) köprülerini atlarının ayaklarıyla bir ritim halin de döverek,"Biz Geliyoruz,Biz !" diyerek...

Mahmut beyden;”Gazibey”,”Ali Rıza”,”Bat İslam”lar,Aslan Demirkan,

Mehmetbeyden; İsmail Bey,Beylerdi,Harun Ağa'ydı..,

Göçyoozdan;Bozoğulları,Koç'lardı

Keklikoluktan Hasan Ağa(Demir)

Bozhöyükten;Memili Kâye”,Hodaşdan daha niceleri,

Yiricekten”Zabıt Ağa” ydı bu gelen..

Fındıklıdan; “Uyduran Hacı”ydı ,Saim Ağa'di(Uyduran),Uyduranlardı,Softalar gelirdi bu Şehre...

Hacıkodal'dan "Ali Veli"(Akdeniz),Özaktürk'ler,

Çamurlu'dan,Akbudaklar,Çağmaller,Vayvaylılar dı...

Sırmalıdan;Sandıkçı Hasan ağaydı...

Dasoluktan atlılar gelirdi..Nâm salmış ”Hacı Üçgaç”gelirdi bu şehre,"Yetim Ali"ler gelirdi..

Değirmendere den,Musa Kâye(Alıcı)..

”Palalar”(Aksoy),”Hidir Kâye”(Köroğlu),”Memili Kâye”(Karakuş)ler di Gavsut'dan gelen..

Kötüköy'den;”Bozdurdu İmir”,”Molla Bekir”di..

Camdereden"Gucur"(Kırlar)du bu gelen

”Rıfat Hoca”,”Memet Ali”,”Kelis”ler,Gül Ali,”Bozoğulları”ydı Alıçlıbucak'tan gelenler..

”Hacı İmam”,”Boz Durdular”Hacimirzadan..

”Yusuf Efendi”,Sadullahin Murat Ağa,Şeygidini(Dağıstanlı),Sadullahin Hamit Ağa,Gümaha Memmet,Abdülvahap,”Memed Gazi”,”Hacı Yıldız”,Bekir Ağa,İsmail Ağa,”Hacı Abdullah”lar gelirdi Ortatepe'den..

Çiftlikten bu gelen Lazgi Ahmet Ağa,Nazım Ağaydı..sonraları da Kürt Ali Ağa'ydı buradan heybetle gelen..

”Ahmet çavuş”,”Abdullah Bakırcı”,”Şaban Çavuş”tu,”Dede Bey”’di Kireç'ten ..

Tahta Kömür Köprüsüne “biz geliyoruz!” diye atın ayaklarıyla vura !vura !gelenler vardı Kanlıkavaktan; “Durmuşların Müşdük”,”Güco Durdu”,”Hacı Ahmed”,”Dreyiş Durdu”,”Çekiç Cuma”,”Topaloğlu Hüseyin””Gara Bekir”,”Biço Bayram”,”Çip Durdu”ydu heybetiyle gelen,

Kızılcık'dan Nizam Kâye(Gökkaya),Kürt Ali(Ali Kurt),Kes Musa,Aslan'lar,Bostan'lar,Söyler'lerdi nal sesleriyle,Şehre gelen

"Ye Yapan"'dan Bahset,Hacı Çilçe,

”Garaomar”dan Meksel Alilerdi gelen..

Çeçenler gelirdi ;”Çoci Yusuf”,”Hacı İbrahim”,"Selim Bey","Dabu Musa","Cebrail Ağa","Tanko Musa" misali..

Ahmetçik'den;Güngör'ler,Parlak'lardı bu gelen..

Çerkezler gelirdi;başları yamcılı,ayaklarında “ley”le..avadanlıkları gümüşten süslemeli soylu atlarıyla..

Yantepeden Alırıza Alkış,

Güzüdepe’den;”Merzey Ebülhuda Doğan”,”Hacı Mehdi”,”Soğen Ağabeydin”

Hacıömer’den Müftü İsmail Efendi,”Sırih Hasan Duman”,”Tok Ökkeş”ti gelen..

Yağmurlu ‘dan “Modij Fadıl”, ”,”Hakkut Ömer”,”Modij Aziz”,

Karaahmet’ten “Rida Hamit efendi””Balgar Guşuk”,”Vünej Aziz”di..

Saraycık’tan”Gidir Esat Usta”,”Hacı Ali Efendi”

Salyan’dan “Memres Hacı Ömer”,

Kaleköyden;”Zırına Mustafa”lardı gelen...

Bu gelenler Fındık'dan Ağalardı (Bozkurt),Celal Aslan'dı...

Atlılar ya Göksun da da var olan evlerinde, Hanifi Hoşünler”in dükkanlarının ardında ya da ““Yetim Ali”nin hanlarında veya; at,avrat,silah namustu da; yerli ,güvenilir ,”Gadım Dostlar”inin ahirlarına bırakırlardı atlarını,atlar bugünün en iyi otomobiline eşdeğerdi o gün...

Atlılar ve atları yazılsa birkaç ciltlik eser olurdu bu şehir..Onlar Şehri Şehir de onları güzelleştirdi bir zaman..

Demirciler...

NOT:Burada andıklarımızdan,Ahiret alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Onlar;İnsanlık tarihinin en eski ve bir o kadar da teknolojik meslek erbabları.

Onlar ki;Bizlere dönemleri için de hayatı kolaylaştıran ne varsa sunan kahramanlar..

Onlar ;Aç kalmamamız için,karaşaban da,öküz,camuz da; nal ve kağnılar da çember,yük çeken;görükler de,bize uzağı yakın eden binekler de;nal,gem,üzengi .Evlerimiz de;bıçak,makas,kazan da kulp,kilit,anahtar,korkuluk ve her çeşit demir müstemalatta,evleri yapan ustaların;keserlerin de,hep onların alın teri var...

Demire şekil veren,anlam kazandıran sanatçılar onlar...

...Ve onlar,hayatımızın bir çok alanların da;bizlere sanatını,Yeniyapan,Karaömer,Kızılcık,kanlıkavak,Kavsut,Kömür,Çamdere,Alıçlıbucak,Hacıkodal,Karadutlardan gelen meşe kömürlerinin kör ateşlerin de;yaz-kış demeden alınları ve vücutları kan-ter için de,demiri bir melodi ile işleyen kahramanlarımız bizim..

Hasat zamanı "alışık toplamak" için harmanların basın da,

Onlar;emimiz,dayımız,gömsumuz bizim...

Onlar ;yovmiyesi bir liraya iş-pas için de evlerimizin haberi olmadan;körük çektiğimiz patronlarımız da...

Kendileri bir teknik adam olmalarına rağmen,teknolojiye yenik düşen,ama bu Şehrin gönlün de yenilmez,güçlü,pazuları hep demir,bilekleri çelik olan"babayiğit"lerimiz bizim..Yeri gelince;Güreş tutan pehlivanlarımız...

Yani ;Demirci Ahmet Usta,Demirci Hüseyin Usta ,Demirci Turabı Usta(şimdiki ,Hacı Çokaklının Çayhanesi),Demirci Abidin Usta(şimdiki,Hükümet Konağının tam karşısı,sonradan da Kayabaşı Mahallesi),Demirci Mustafa Usta(şimdiki, Sürmeli Demirci mekâni),Demirci Şevki Usta(şimdiki,Maruf Demirci mekâni),Necati Usta,Demirci İsmail Usta(şimdiki,Hizarcı İlhan Üstün yanı),Demirci Sürmeli Usta...Ambarları dolup taşan,varlığın zirvelerin de,Şehrin en güzide eşraflarıydı onlar..Elli pare köy ve çevre kasabaların vaz geçemedikleri sanat erbabı..

Teknolojiye yenik düşmeleri ardından;bu işi daha ileri götüren,yeni nesildetorna,tesviye, kaynak-demir doğrama ile devam ettiren,nerede demir varsa orada alın terlerini gördüğümüz;Kıramı Usta(Özcan),Demirci Sürmeli Usta,Osman Usta ,Kanlıkavaklı Ali Usta ve boy-boy yeni nesilden insanlarımızla bu sanat devam etmektedir Şehir de bugün...

Fotolar...

NOT.Bura da andıklarımız dan Ahiret alemine göç edenleri rahmet,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayım.

Onlar;bir sanat erbabı,Onlar ki;anılarımızı,bir kağıt üzerine unutulmasın diye binbir titizlikle nakşedenler...Şehir onları unutmadı...;Ne kendilerini,ne de ayaklı makinaları ve siyah kolçaklarını..

Şehir de profesyonel anlam da ilk Fotoğrafçı Topal Sait'dir...Foto Peker,Foto Tahsin(Güneş),Ata Kundakçı,Foto Ali,Selahaddin Çakar, Foto Varol ,Foto Korkmaz(Ramazan-Veysel Korkmaz)..ve şimdilerde yeni nesilden nice insanımız bu Şehrin insanına ,sanatını da ilave ederek bu hizmeti sunmaktadır...

Ramazanlar...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göçenleri rahmet,kalanları da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Ramazanları da farklıydı bu Şehrin;Cığara ve öt tiryakilerinin meydanlarda ki mahsun halleri,ot tiryakilerini kızdırmak için ;"Otun varmı?"sualleri,tiryakilerin tutun alış-verişleri,vakit yaklaşana kadar tutünlerden sigara sarmaları,daha neler neler...

Apık Emminin kuncu ve susamlı nefis somunları...

Çoban Dayı'nın(Karaçoban) Höyük Tepesinde ramazan topunu hazırlama çabaları,topu onunla patlatıp orucumuzu ;gün hükmüne göre,Samsa,şeker sucuğu,meyve,kuru üzüm veya,Birleşmiş Milletlerin yardımıyla sağlanan okullarda dağıtılan ve iftar için sakladığımız süt tozu karışımlı çeyrek ekmekle tepede açarak evlerimize koşar adımlarla dönüşümüz..

Elektrik olmadığı zamanlar da ;şerefeler de müezzinlerin dönüp,durmaları,sigara tiryakilerini sabırsızlaştırır dururdu hep...

Bülbül sesli hoca ve hafızlar ,Ellezin Babası Osman Hoca,Çolak Hafızlar,Gozlak Çavuşlarla ,Hacı Hocayla,Halil Hocayla ve daha nicelerinin sesleriyle inlerdi Şehir.Teravihlerde Uzun Osmanin şenalarıyla bir başkaydı bu şehir...

Ali Emmilerin,sahurda çaldıkları manili havaları...davulun;"vardı -geldi"sesleri,bazen de istek üzerine oyun ve türkü havalarıyla şenlendirirlerdi bu Şehri...Önceleri yayan sonraları motosikletle adım adım tararlardı bu Şehrin insanını zohüre(sahura) kaldırmak için..

Sanki illada ramazan da olacakmış gibi imsak vaktine kadar tombalalar çekilirdi bu şehirde.”Gode Omar Mustafa”(Mustafa Dikici),”Gara Böcük Remzi” (Remzi Akmaz)ayrı bir renk verirdi..Gara Böcük Remzinin ağzını bir tarafını eğerek “yalıııııız bess!”,”saaaedece birr!” sesleri yankılandırırdı bu Şehri imsak vaktine kadar..Tombalayı bir numara ile kaçıranlara da teselli mükafatı olarak ufacık kavanozda reçel verilirdi burda...

Bayram öncesi alışverişler, Ramazan bayramın da yapılan sütlü ve pekmezli(lokurlu) çörek yapımı için gün önceleri telaşlar..bayram sabahının ayrıcalığı,mezar ziyaretler,el öpmeler,şeker ve harçlık toplamalar..

Bizi biz yapan unutulmaz anılarıydı bu Şehrin.

Lokantalarımız...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göç edenlere rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Şehir de ,Habib Adanalı profesyonel anlamda ilklerdendir..

Şimdiler de neslini kuruttuğumuz,"GÖKSUN ALASI" olarak bilinen 5-6 kilogramlık ala balıklar asılı dururdu lokantaların önlerin de...

Derviş Ordu,Ali Ordu, Afşinli Hacı Osman(Gökdere),Ahmet Özmen,Abubekirler(Satıcı),Ateşoğulları, Dursun Gül , Remzi Atalar, Ali Suzan,Seyfettin,Tasoluklu Yaşar,Seyfettin Güzel,Esenceli,Mehmet Özmen,Bu Şehir de lokanta denildiğinde akla gelen isimlerdi şüphesiz...Ve şimdiler de Şehri doyuran ve Şehrin yemek kültürünü ,ziyarete gelenlere büyük bir öz veri ile sunan nice yeni nesil lokantacılarımız var artık bu Şehir de...

Sultan Nevruz

Baharın gelişi,yeniden diriliş anlamındaki “sultan nevruz bayram”’ı;Orta Asya,Kafkasya,Orta Doğu,Balkanlar da yaşayan,tüm Milletlerin kutluya geldiği bir bayramdır Sultan Nevruz. Asırlardır kutlanırdı bu Şehirde..

Okullar ;öğrencilerini açık kır alanlarına,Karlık Tepesine,Begin Bağına ,Santral,Kuluçtaş ,Hacimirza,Yantepe ve Cenüp Pınarına götürürlerdi... ve tahtadan köprü ile Cenüp pınarından Turna Bucağına ulaşılırdı ... O Turna Bucağı ki ;adını aldığı turnalara mekandı bir zaman,yemyeşil çimenler,şu çiçeklerine,kır çiçeklerine mekandı burası....

Soğan yaprağı ile kaynatılan yumurtalar,sarı renkler alırdı bugünün anısına...Kombeler azıklarımızdı bizim..Aileler akın ederdi komşularıyla kırlara.Piknikler yapılır,çelik-çomaklar oynanırdı...O günün kırlarında şu çiçekleri,çiğdem,mor sumbuller vardı bu yerler de....

Çocuklar,büyük comcalar dan bebekler yapıp kapı kapı bağırırlardı..”com çalı balık com ister !bir gaşık bulgur ister!bulgur olmazsa ün olsun !ablamın canı sağolsun!” diye..Kimse boş çevirmezdi onları..

Ortatepe Köyünde de,geneleksel olarak "Çift Bayramı","Öküz Koşumu" adı altın da,bahara ilk merhaba demenin şenlikleri yapılırdı yüz yıllardır..Duasız çift koşumuna başlanılmaz,dualarla çifte başlanır bu yerde.Sonra güreşler ve at yarışları tertip edilir,gelen misafirlere ikramlarda bulunulur.

Sultan nevruzda da bir başka idi bu Şehir..

Öncüler...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göç edenleri rahmetle,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayım.

Halkı ımeceye davet edip Şehre bir taş üstüne bir taş koymayı marifet sayan,topluma eserler kazandıran,isimsiz kahramanlarıyla birlikte bu uğurda bizzat yer ve nakitte bulunanlarla birlikte,bu faaliyetlere öncülük eden nice güzel insanlara da şahit oldu bu Şehir..

Hükümet konağı,Orta Mektep,Lise,Merkez Camii,Orta Camii,Kandıllı Camii,Ayşe Hatun Camii,İmam Hatip Lisesini kazandıran;Hanifi Hoşünler(Amasyalı),Batışlamlar,Ali Pehlivan(Şahin),Necati Hoca(Özmen),Bekiroğlu Hasan(Koca),Müftü İsmail Efendi,VeliEfendiler(Turan),Ayşe Yardım'larla,"Göcaahmet Salih"(Güvenç)Göksunumuza kırk yıl öncesi elmacılık kooperatifinin ve tasnif-işleme tesisinin kurucusu..ve hâla kazandırmaya devam eden nice öncüler...Bu eserlerin kazanımların da öncülük ve emek sarf eden nice güzelim insanlar;Demirci Hoca (Demirci),Hacı Baz,Nazım Doğramacı,Mehmet Alkışlar ,Demirci İsmail (Dayı-Demirci),Tevfik Kale, Aydın Erzurum,Halil Hoca(Acer),Yaşar Baz,Turgut Engizek ve şimdiler de bu tip faaliyetlere devam eden yeni kuşaklar...

Bu Şehir ,sizleri minnetle ,şükranla anmaktadır hep..

Alınları Ter İçin de olanlar...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Sırf el emeği beden gücüyle ekmeğini kazananlar vardı bu şehirde; Şehrin günün şartlarına göre mezar kazımından,zomp(tomruk) yüklemeye,esnaf malının indirimden,hendek atmaya,tırpanla biçmeye kadar akla ne gelirse bedene gerçek alın terine dayanan işleri yapan,bizler için,ekmekleri için alınteri döken yiğitlerdi bunlar...;Araboğlu Memmed(Arıkan-Tırpanla biçme de ünlü idi)Ember Çavuş(Türkkan),Ember Ökkeş(Türkkan),Osman Nakış, Aşığın Koru(Mahmut Kundakçı),Ginalı Osman( Abut),Gızır Hasan,Garaoğlan Omar,Kete Memmed,Garadol,Genco Mamud,Recep Memmed(Tongut),şıh Ali(Gül),Barbut Mehmet(Akpınar),Mehdi Şaban,Mehdi Zeki(Zincir),Mehdi Ökkeş(Zincir),Mehdi Mustafa(Zincir),Güccuk Osman,Gö Durmuş Bilal( Gök),Gö Durmuş(GÖK),Altıbarmak Seyfi,Mehdilerin ,Esefin Oğlu,Temel Gök,Müştukların Mahmut (Çapar) ve daha nicelerine şahit oldu bu şehir...

At Yarışları...

NOT:Burada andıklarımızdan;ahiret Alemine göç edenleri Rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyim.

Bir zamanlar ,Kuşoğlu Rüstem Ağalarca oynanan ,Cirit Oyunlarına sahne olan bu Şehir,sonraları at yarışlarıyla da ününü devam ettirdi..

At yarışları,Göksunumuzun vaz geçemediği bir spor ,eğlence ve merak alanlarından biriydi.

Her yıl yaz sezonu sonlarına doğru "Baytar Ahmet"(Ahmet Yalçın)'ın gayretleriyle"Gara Tarla" mevkiin de,çevre İl ve İlçelerden;Yalak,Sarız,Tufanbeyli,Saimbeyli,Pınarbaşı,Afşin,Elbistan'dan at severlerin iştirak ettikleri büyük bir gösteriye şahit olurda bir zamanlar bu Şehir...Öncesin de büyük karakucak güreşlerine akabinde de At yarışlarına sahne olurdu..Bir festival özelliğin de ki bu şenlik;nice esnafımıza da günlerce rizik kapısı olurdu..

Hayati at ve at sevgisine kurulu nice insanlar "Gara Tarla" da at koşturdular..Nazım Ağa (Nazım Saygılı), Hakkı Dayı (Türkkan), Hacı Kuşoğlu, Mehmet Doğan, Mehmet Dağıstanlı,Gümaka Memmedin Abdülvahap,, Gara Elbistan (İbrahim Elbistan), Ümmet Dişçeken, Cemal ,Durdu Abacı,Zorlu Ahmet ve daha niceleri "Gara Tarla" da "Ortatepe" de veya başka bir yarışlar da at koşturdular onlar...

Her ne kadar yarışlara iştirak etmeseler de "At Sevdalıları" da vardı bu Şehrin ,"Göksun Yazısı"ın da (Ova) veya başka bir alan da fırsatın buldukça dörtnala giden küheylanın nal sesine,yelelerinin rüzgarla dalgalanışına,onun rüzgarına sevdalıydılar bunlar.. Zabıt Ağa(Kuşoğlu),Hayri Ağa(Uyduran),Saim Ağa(Uyduran),İsmail Hoca(Kale),Durdu Kale,Hacı İmam(Elbistan),Hacı Osman(Elbistan),Hammahmud(Sağır),Köşe Müdür(Koca),Demirci Mustafa,Fazlı Ağa(Kuşoğlu),,Ali Amaçyalı,Hacı Memmed Hacı(Çetin),Paşa Türkkan,Çete ismail(Güçlü),Mahmut Turan,Kundakçı Mustafa,Uyduran Yaşar(Uyduran),Nami Akkaya,Kazım Erzurum,Ekrem Kale,Nazmi Doğan,Yaşar Kale,Necati Kale,Tevfik Kale,Yetim Memmed,Cavuş (Mehmet) Çetin,Efendi Akmaz,Nakip Demirci,Çete Veli(Güçlü),Emin Güçlü ..Ve daha niceleri...

Sirkler,sanatçılar...

Şimdiki Hükümet konağının yerinde,“Gö Memmet”lerin (Güçlü),“Gayalar”’ın(Kaya) otluklarında ,daha sonraları "Vezirler"in(Abacı) otlukların da sirkler kurulurdu bu şehirde..Sanatçılar,oyuncular eksik olmazde bu Şehir de...”Bende Yaparım !” diye takla atan ,boncuk adlı meşhur canbazlar, ..”Zat-ı Sungur gibi meşhur sihirbazlar,Yoga Kazımlar,ünlü sanatçılar ’lar uğrardı,eğlence yeriydi bu şehir..

Mahallelerdeki canlılıklar...

Destancılar,ağıtçılar gelirdi Afşin,Elbistan'dan;yanık sesleriyle ağlatırlardı mahalle arasındaki kadınları ve camii önlerin de gözü sulu ihtiyarları..Ellerinde bir tomar basılı kağıtlarıydı beş kuruşa satarlardı her kağıdı..

Kaval satıcıları,düdükçüler,elekçiler,galburcular,nayloncular,çinçik-boncukçuların sesleri adeta bir müzik gösterisi gibi inletirdi mahalleleri...

Afşinden ,biber ve salça satanlar,Kızılcıkdan,un ve bulgur karşılığı;armut ve "kâk" ,çırış,tirsik satanlar... Çerçiciler,fır fır dönerdi mahalle aralarında ; bohça başlarında kalabalıklar toplanır alış veriş olsun olmasın garip bir vakit geçerdi bu Şehir de...

Sendi bu şehrin Mahalle araları...

Köşgerler...

NOT:Burada andıklarımızdan,ahirete göç edenleri rahmet kalanlara da sağlık ve afiyet dilemekteyiz.

Koşgerleri vardı bu şehrin;göca bir ilçe Merkezi ve elli pare koyun insanının giyim,hayvanlarının gösüm yapımını üstlenen..

Lasdik “gislavet”ler,”iskarpinler”çıkmadan önce,herkesi giydiren kosgerler..

Şehrin saygı duyduğu,önem verdiği esnaf ve zanatkârlarıydı bunlar...

Kapıların da irili ufaklı;çarık ve yemenilerin asılı olduğu,önlerin de meşin önlüklerin,kolların da kolçakları bulunan, bizim Şehrin emektarları..”Gode Omar”(Dikici),”Koşger Durdu”(Suzan),Mehmet Peltek,Cafer Suzan,”Gode Omar Ahmet”,”Gode Omar Memmet”,”Abider Osman”(Çokaklı),Gödeomar Ali (Dikici),Godeomar Mustafa( Dikici),Turgut Koca,Ali Suzan,”Kullum Sülemen”(Vural),”Topal Efendi”,”Topal Hacı”,Tasoluklu M.Kan..Onlar,İşlerini yaparken,daracık köşelerin de bir oturak bulup da seyrine doyamadığımız insanlardı..

Çevre İlçeler de nami olurmuş Bu Şehirde yapılan ;yemeni ve çarıkın...Yaa kilitli olanları ! .”mest” dikmeye başladılar,”gündura” derken;lasdik ve iskarpinin yenik düşürdüğü şehrin emektar insanları..Emektarlarımız !Onlar yenik düşmemeye direne dururken;"Kundura"yapanların da yerlerini doldurmaya başladığı,onların da seri üretime direnememesi ile tek tük kalan en eski meslek erbabları.."Kunduracı Hacı" bunlardan biriydi bu Şehirde..

Bu Şehrin İnsanları Onları hep yadederek anmaktadır hep...

Kağnılarımız...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahme,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayız.

Kağnılarımız vardı bizim,ya kendimizin ya emmi veya dayılarımızın veya yani başımızdaki komşularımızındı onlar, yani bizimdi..Sabahın erken vaktinden karanlıklar çökünceye dek seslerine aşina olduğumuz hayatımızın bir parçasıydı onlar...

En iri en çok yük çeken elimizin ulakları bu öküzler veya camuzlar ;daha körpe iken Maraştan,Çukurovadan,Tufanbeyliden,Sarızdan,Elbistandan seçilir getirilirlerdi bu şehre ..Eğer başka bir adı yoksa,alındığı yere göre ad alırlardı onlar.. "Albüstanlı" veya" Kenli.."denilirdi onlara.

Göplerine bindiğimiz,sap çekilirken üstüne keyfle kurulduğumuz kağnılarımız..

En iyi kağnı en iyi en ünlü en iyi öten kağnılar yapılırdı bu Şehirde;Kağnıcıoğulları,Albaz Memmet,Nebiceoğlu Mustafa’larca bizde idi en iyisi..irili ufaklı çiftçimizin en önemli ulağıydı o...

İşte bu Şehri;babadan oğula besleyen,doyuran,elleri nasırlı yiğitler...

”Müşdük Mamut"(Çapar),”Çirkin Amet”(Çokaklı),”Cidir İbiş”(Nakış),”Amber Hasan”(Türkkan),Gündakçılar”(Kundakçı),”Gızır Hasan”,”Nebiceler”,Haymalılar,Yabaliler,Bağcıoğulları,Kekilliler,”Korezler”,”Daddıklar”,”Aşiret Sülemenler”(Abacı),”Gibidonlar”,”Garipler”(Hakkı-Bekir-Osman Akoğlu),”Çakır Ali”,”Uzun Amet”,”Uzun Hasan”,”Kel Gadırler”(Tongut),”Kendizler”(Hasan Koca),”Kenanlar”(Koca),”Esefler”,”İrecepler”,”Kullümler”(Vural),”Çapar Hasan””Uluselverler”8Şaban Çokaklı),”Şıh İsmaal”,”Pafurruk(Ramazan Tüylü)”,”Hacı İbişler”,”Abider Ali”(Çokaklı),”Gö Durmuş”(Gök),”Gaytancı”(Çetin),”Hacimemmet Hacı”(Çetin),Aşçılar(Aşçı),Çaylılar,Deliveliler,Dağlılar,Karaoğlanlar,(Tüylü)”Yabolak”,”Keçeli”,”İzzet Durdu”,”Eskiler”,”Gıdımlar”,”Kengerler”,”Pineler”,”Garahoşünler”,”Dasomarlar”(Koyuncu),”Mehdiler”,”Kör Aliler”,”Yönüzlar”(Peltek),”Apıslar”(Gollü),”Bayazıtlar” ,”Şişikler”(Kişi),MüllaHasanlar(Koyuncu),Gollüceler,Solaklar,Garadurdular,Kelveller(Akmaz),Yefelek Memmet (Gök),Otuz İrbam(Çiftçi),Kelametler(Sürücü),Türüdülar,”Ekizler”,”Hurunun Oğulları”,”Yusuf Kâyeler”(Köyüncü),”Sullüler”,Alıkâyeler,Ganiçioğulları(Baz),Hatçalılar,”Gömemmetler”,”Todullar””,”Hammamudlar”(Sağır) ,”Bekir Oğulları”(Koca)ve daha nice isimsiz kahramanlarımız asırlardır kağnılarıyla doyururdu bu şehri.,şehrin olmazsa olmazıydı kağnılar...

O; bolluğun bereketin ,ahenk içindeki Şehrin ritminin sesiydi..,bazı ailelerde üç çift iri koşum öküzü olduğu gibi biri boz öteki sarı küçücük öküzlerle yetinen "Abiz Ali" Emmileride vardı bu şehrin..

Baharın tarlalara “akmun” çekilirek başlanırdı sezona..,sonra çifte başlanır, ,sürülür, ekilir biçilir,gemdi,savurmaydı,saptı,değirmendi,nadaştı,hiç bitmezdi ..ne iş nede şehirdeki kağnı sesleri..Ötmeyen kağnı hani makbul de sayılmazdı pek..Ekinler harman yerlerien götürülür dövenle aylarca bir uğraş başlardı bizde..döven bitince tinlanır çok duyulurdu “falanınki dasmış” diye,veren ellerinki bereketlenirdi her neyse.. “Hacı İmamın Ambarı Bu Yılda Dasmış !”derlerdi..ve savurma için uygun rüzgar beklenirdiki sap ve saman ayrılsın,tam bu vakitlerde kosgerler,demirciler ve manifaturacılar "alışığa" çıkarlardı bir yıldır beklediği alacaklarını almak için.

Akşamlarıda çerçiciler kol gezerlerdi harman yerlerini.Şeker sucuğu,teh,helva satmak için.Bu memleket toprak ve buğday kokardı bir zaman..

Ve hasaddan sonra zahire telaşı başlardı;Değirmenlere doğru kağnı çiziltılarıyla yankılanırdı bu Şehir.Değirmenlerimiz;Hacimirza da Hacı İmam(Elbistan),Müdürler(Koca),Vezirler(Abacı) ve Necati Hoca'nın(Özmen)yerleriydi..Önce tarhanalık için,doğme,sonra,Fırın suyu,Torbüzek,cenüp Pınarı,Ağpınar da ,bulgurlar kaynatılır,ünluklar yıkanırdı ve sonrasın da değirmenlere doğru koşuşturmalar devam eder dururdu bu Şehir de...

Güzün öduna başlanırdı.Tere yağının ateşte pekmezle yuka ekmeğin özendirilip ve sıcak tutup enerji veren adına “omaç”denilen durümlerle sabah ezanı gidilirmiş öduna öküz ve camızlar ödün zamanı süslenilir...ikindine doğru Göksuna dönüşleri vardıki gadın,giz,çocuk yollarda karşılarlardı onları.

Kağnılar da “camel”,”yapri” camuzlarmız vardı. Yörenin en iyisi bu şehirdeydi ..bazılarının boynuzlarına toka takılır,en iri öküzlerde de olurdu bu toka..bazı ailelerde üç çift “gösüm” hayvanı olurdu..işleri bitince kısın “Cunup Pınarı”nda,Ayıoğlanda,Torbüzekte “camuz doğuşu”yapılırdı.. "Falanın Camuzu,falancanınkini önüne gattı danalar gibi gövaladı.."diye günlerce Şehir de konuşulurdu "Camuz Dövüşü"

Ödüncular gelirdi bu Şehre kağnılarla,meydanı doldururlardı..Yaklaşık beşyüz kilo odun taşıyan kağnılar; altmış-yetmiş liraydı..Hogtaş’tan,Göçyoğuzdan,Acielma’dan en iyi ödünü yakardı bu şehir..Mezde,gamalak,ardıç,cam ve diğeri..burcu burcu kokardı bu Şehir.Akşam üzeri günlük kırılan ödün ve dilimlenen camların ,katranların kokuları yayılırdı bu Şehre..Baca dumanlarının işleri bile bile ayrı güzellikte kokardı bu şehrin...

”sağmal camuz” sürüleri vardı bu şehirde..,camuz denince elbet akla “Mehdiler” gelirdi..hele bit ve pireye karşı katran sürerlerdi ki onlara.., katran kokulu bir şehirdi bu yer.. .

Kağnılarımız kalenderdi,alçakgönüllü ,mütevazı idi..çokta bir şey istemezdi ne bizden ne de çevreden...

Kağnı seslerinin aslın da bizlere taa o zamandan beri ,kaybedilecek ,kaybedeceğimiz çevrenin ,toprağın bir uyarı,bir ağıt sesi olduğunu yeni anladık biz,Onların "ben sizlerin dostuyum...!" diye çizildayan seslerini,ne yazık ki şimdiler de anlayabildik...

Kağnılarımız yetmişli yıllardan sonra yenik düştü traktörlere..Traktör daha çok sürüm demekti,meralar ormanlara dek sürmekti doğayı..sürdükçe doymadı daha çok istedi,sürdükçe şu istedi yetmedi mevcut kaynaklar ,o güzelim Ag pınarı,Ayı oğlanı,Cenüp Pınarını,Paşa Pınarını,Fırın Suyunu,Köprübaşındaki Perili suyu,Mor Alilerin oradaki kaynağı verdik doymadı.. O sularki şimdilerde şarkılara söz olan adına “yakamoz” dedikleri mehtapla suyun renkli yansımasını yılardır izlemişti bu şehir Ayıoğlanda,Ağpınarda,Ummuğulsun,Cenüp pınarı ve Fırında..Daha da istedi ,üzerinde bir sanat eseri gümüş gerdanlık gibiduran Bozdurduların yaptırdığı köprüyle birlikte verdiğimiz ,güzelim Kömür;“al kömürde senin olsun !” dedik,yine yetmedi bu teknolojiye..ilk sıralar zenginleştirdiğini sandık ama sonraları o bizi teslim aldı..gübre istedi bolca,ilaç dedi sınırsızca verdik bir baktikki toprak aşırı sulama,gübreleme ve ilaçtan verimsiz kaldı..Toprağı kurtarmanın maliyeti ürünlerden elde edilecek gelirin yüzlerce katı oldu...Kaybedilen orman,güzelim meralar, Göksuna has özel tadlı barbunya,beyaz fasulye onlarca özel aromalı bitki desenimiz kayboldu..,yüzbinlerce hayvanı olan bu şehir merasızlıktan gitti alası,sarısı,sokunu yılan balıklarıyla onlarca köy ve şehri doyuran Kömür suyu gitti elden..Yüzlerce kuş çeşidimizle birlikte..kömürde şansar yaşardı,.Kömürün kaderi Torbüzekle aynıydı şüphesiz,oltalarla balık tutulan Torbüzek..Yine üzerindeki o güzelim köprü,o sulara ne oldu sahi,nerde o taşan sular..ve uyanan Dünya şimdi daha fazla çevre felaketi istemediği için yeniden adına” organik tarım “diyerek eskilere dönme telaşı ve arayışı içinde,biz yine “akmun”la başlıyacağız galiba bu şehrin çevreye yenik düşüşünü ..

Bizim bu kadar nimetlere ulaşmamızda vesile olan,bizi doyuran,ev bark,dükkan iş yeri sahibi eden bu kağnıları ve onların peşinde bir ömür tüketenlerin önlerinde saygı ile eğilmemek mümkünmü ?

Emektar Sucuları

NOT:Burada andıklarımızdan Ahirete göçenleri Rahmet,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayız.

Şehir şu şebekesi yokken ailelerin şu ihtiyaçlarını karşılayan,emektar sucuları vardı bu şehrin;Kör Döndü,Ulusever,Kürt Elif,Bahar,Güllü Bacı ve İbicinin Gizi Fadima; yıllardır Paşa Pınarından ,Fırın Suyundan,Ağ Pınardan evlere şu getirme işini gördüler.Kar,kış,soğuk,ayaz,sıcak demeden...İbicinin Gizinin şu dolu bakır satırlarla eve ulaştığında “portakalım dilim,dilim geliyor selvi boylum” türküsü..; “oh çok şükür! bu seferide tamamladım” anlamındaydı....Bayram Doğan'ın ( Sakız Hacı)suları da eşekle getirilirdi.

Göksun'da Futbol ve Voleybol

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyet dilemekteyim.

Şehrin gençleri 1950 li yıllar da"Habba Ananın Çayırlığı"ın da,Rahmetli İsmail Dayı(Demirci) ya ait olan yerde ve onların öncülüğü de Gençler Birliği adın da bir spor klübü kurarak;Şehrimiz de ilk futbolla ilgili faliyette başlatılmış olur...

Futbol sahası olarak da uzun süre şimdiki Orman İşletme Müdürlüğü karşısındaki tomruk yüklenen alan olduğu için adına “zompluk”denilen yerde oynanırdı..Bir tarafı ana yol,diğeri "Türüdülar"(Ekici)in söğütlerinin gölgesi arasında kalan alan..

Yaz ve kış olmak üzere yakın ilçelerle;Afşin ve Elbistan'la dostluk içinde “Kaymakamlık Kupası”adıyla futbol turnuvaları yapılırdı bu Şehir de..Ayrıca;Andırın,Tufanbeyli,Saimbeyli,Sarız,Yalak,Pınarbaşı gibi İlçelerle de deplasmanlı dostluk maçlarına sahne olurdu bu yer...Özellikle İlçeler arası maçlar da Göksun'da adeta bir şenlik havası eser,ufak esnafımıza da bir nevi mali katkıları olurdu.

Göksun Futbolun da Antrönörlük,Zeki Dereli ile başlamıştır.İlk oyuncular ise;Nami Akkaya,Ramazan Çetindağlı,Muharrem Yılankaya,Yaşar Kale, Kemal Mengücek,Hanifi Yılankaya,Öcal Dereli,Erol Dereli,Ertan Erdoğan,Ünver Erdoğan dı bilinenler..

Sonraları Erdal Doğan,Cengiz Doğan,Ali Doğan,Ömer Doğan,Mehmet Akar,Ziya Kaynak,Ahmet Özcan, Hasan Özden,Nevzat Pakdil,Hüseyin Aksu , F. Müderrisoğlu,İsmet Topçunun kaynı Mehmet,Postacı Muzaffer,Cihat Denge,Sedat Denge ,Ahmet Suzan ,Mehmet Teke,Veli Şahin,Mustafa Şahin,Mehmet Tüylü,Selim Çokaklı,Bülent Apış, Necdet Pakdil, ,Adil Arık,Mustafa Çitil,Mustafa Sidal,M.Ali Özallı,Baki Kale, Yaşar Akar,Münir Amasyalı,Naci Ekici,Vedat Pakdil,Abdullah Baz,Necati Sürücü,Ökkeş Özallı,Cemal Doğan,Hamit Özer,Oğuz Ertekin,Ramazan Güngör,Adil Kaya,Ahmet Ekici,Ali Kale,Nihat Pakdil,Mevlüt Akmaz ,Mehmet Güvenç,Pele Yaşar (Yapar) ,lisan,Soner Suzan,Halit Aktaş,İbrahim Kundakçı,Kamil Erkek, Fatih Yalçın,Hasan Bağcı,Selahattin Bağcı,Bayram Yapar'lara devretti bu Şehir..ve şimdilerde ağabeylerinden devraldıkları bu mirası başarı ile devam ettiren gençlerimiz var sahalarda..

Baharla birlikte hemen her gün “Hökümet Gonağı”,”Orta Mektep”de çekişmeli voleybol maçları olurdu bu şehirde İsmail dayı(Demirci)şehrin ilk ve önemli voleybolcusuydu .Sonraları ;Ekrem Kale,İsmet Suzan,Abdullah Çakar,Durdu Çakar, Bayram Akar,Hacı Akar,Hasan Akar,Hasan Erdoğan,Kadir Memmed(Elbistan),Recep Türkeli,Adil Arık,Refik Peltek,Ömer Doğan,Mehmet Avşar,Hasan Özden,Hüseyin Aksu, Ahmet Güngör,Selahaddin Çakar,Yahya Baz,Necati Sürücü,Faruk Keçeci,Yaşar Sürücü,Orhan Kişi,Veysel Kuşoğlu ,Hacı Kadir Bakıcı,Ekrem Demirci lerle devam edildi bu spora.

Düvenler,Bakkallar...

NOT:Burada andıklarımızın Ahirete göçenlerine rahmet,kalanlarına da sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Önceleri duven,sonra dükkan daha sonrada bakkal olarak bildiğimiz,irili ufaklı esnaf yıllardır besledi bu Şehri..

Yağmur ve dondurucu kar soğuklarının boyasız kapı ve pencerelerini çatlattığı ,yosun tutmuş,yer yer kararmış kapılı,darabalı,bir zamanlar kapıların da ,duvarların da;renk renk bayan naylon ayakkabılarının,gislavet lastiklerinin,süpürgelerin,davar canlarının,renk renk hayvan boncuklarının,yular takımlarının,kendirlerin,zincirlerin,lastik topların asılı olduğu bizim Şehrin duvenleriydi bunlar.

Ellerimizde çitillerle;yağ,pekmez aldığımız,bir insanın ihtiyaç duyduğu hemen her şeyi bulunduran,mihdan(çivi),gaz lambalarına kadar,kurşun kalemin,sarı sayfalı "hesap defteri"nden,krem,aynaların,tarakların,leblebi,üzüm akla ne gelirse satıla geldiği yokun yok olduğu yerlerdi buralar...

Bazıların da yumurta karşılığı alışverişlerin bile yapıldığı,insanın boş çevrilmediği yerlerdi buralar...

Hiç şüphesiz,farklı konum ve statüleri gereği;bazılarının;kapıları boyalı,camekânları bile farklı olanlar da vardı amma hepsi de bu şehrin derin kültürünü yansıtan hepsi bizim bu Şehrin duven ve dükkânlarıydılar..

Bu Şehri doyuran ve zaman için de değişime uğrayan,Şehrin hatırı sayılan,sözü dinlenen,esnafları,eşrafiydi bunlar.;Hasan Çiçek,Gambur Mülla,Nuriye Hacı,Garaca İsmail,Gucur Bekir,Gara Hoşun,Gahırler,Kör Rızalar,Uzun Ağa, İsmail Öğüt,Abdullah Vural,Uçkaçlar,Topal İsa,Albazlar,Necati Yıldız,Ali Yılankaya,Güngörler,Hidir Köroğlu ,Gadır Memmed(Elbistan),Sülemen Karslıoğlu,Gazi Coşkun,Abdulhâlik Ünsal,Hafız Özdemir,Şemsettin Özdemir,Bedri Tutucu,Kendiz Hasan(Koca),Kendiz Memmed(Koca),Dana Ahmet,Mor Aliler(Keçeci),Çulpaz Bekir(Sevim),İrbamçavuşlar(Sağlam),Çolak Hoşun(Çakar),İnce Memmet(Kale),Cuma Buğday,Arif Satıcı,Çulpaz Halit(Sevim),Godeomaralı(Dikici) ,Demirci Veli,Ali Suzan,Çince Memmed,Azzo Ahmed(Güzel),Topal Yaşın,Tecirliler,Uluselver Şaban(Çokaklı),Üşüdük,Hacı Ramazan,Halil İbrahim,Nebi Temiz,Hamit Temiz,Çor Ali ,Durdu Çiftçi,Özcanlar,Saraycıklı,ve daha niceleri..

Bu Şehir bugün ,duven ve dükkânlarımızı daha da iyi anlamaktadır .Hatta nostaljik o yapıyı özlemektedir bile...

Nefis Çaylar...

NOT:Bura da andıklarımızın Ahirete göçenlerine rahmet,kalanlarına da sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Önceleri ödün ateşlerinde sonraları teknolojinin imkanlarına göre nefis çay ikram edilen çayhaneleri vardı bu şehrin..Çaycı Ahmetlerle başlayan bu gelenek;Kör Döndü Osman,Mantar Bekir,Gücüklü Rasim Usta,Çaycı Nizam,Şişik Memmed, Gücüklü Muhtar,Garaböcük(Remzi Akmaz),Naci(Ekici) ,Muhtar Cengiz(Tüylü), H.Ali Akmaz,Hacı Çokaklı, İsmet Güçlü,Ceddin Suzan ve nice esnaflarla ağzın da "kekre kekre" tadı kalan,çoğunu veresiye içip cedele tutulan, çay ocakları hizmetine bugün de devam etmektedir nice esnaflarımızca bu yerde..

Pehlivanlar Diyarı...

NOT:Bu vesile ile burada andıklarımızın Ahiret Alemine göçenleri rahmetle,kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayım.

Burada andıklarımızdan;Cihan Pehlivanları olduğu gibi,Avrupa,Türkiye ve yöresel anlamda "pehlivan" olarak anılan,"şalvar alan" veya "Marifet,yenme yenişme de değil er meydanına girmektedir"düsturuna önem verildiğini belirtmekte fayda vardır...

Pehlivanlar diyarıydı bu Şehir; GÖKSUN denildiğin de çevre il ve ilçelerin de hemen "PEHLİVANLAR DİYARI !" olarak bilinir..Yöremizde "Kesik Kerebi"olarak bilinen;Çevre illerde de "GÖKSUN GÜREŞ HAVASI" olarak bilinen güreş havasının çaldığın da coşan yiğitler !.

Haydar Beg,Ali Pehlivan,Kekilli Amet,Çirkin Halil,Pine Yusuf ,Demirci Ahmet,Kadir Pehlivanların başı çektiği kendilerinden sonraki kuşaklara efsanevi güreşleriye örnek olduğu yiğitler..Sonra onları izleyen; Gücüklü Bökeler(Abdullah Özden) ,Müşdük Hoca,Garakınlı,Nasıf Sağır ve daha niceleri...

“Cezayir güreş havası vurulduğun da daha yıkıldığı vaki görülmemiş olan;

Ali Çetin’nin(Topal Ali).., yine ;Hasan Temeller, Tasoluklu Habbaalının Mustafa,Ortatepeli Azizin Oğlu Lütfi Ceyhan,Mehmet Dağıstanlı,Rüştü Coşkun,Osmanin Hanifi(Özdemir),Mehmet Süslen,Kır Müsanın Oğlu Mehmet Aykan,Gissaçık Hacı(Yıldırım),Lütfi Coşkun,Kötüköy'(Kömür)den Kaytancı,Kireç'ten;Mehmet Çınar,Ali Ateş,İdrisin Ali,Kanlıkavaklı Hacı Mustafa Polat,Kızılcıklı Ali,Ali Yağmur,Garaahmedlı Fuat ,Osman Tetik,Mehmet Aşçı,Arap Özmen,Hamit Aslan,Ginalı Osman(Abut),Coşkun Turhan,Selaattin Aşçı,Osman Özmen,Adil Koca,Ali Karaçoban,Erol Aslan,Kadir Tetik,Gö memmed Memiş,İhsan Güçlü,Emin Güçlü,Bekir Koyuncu,Abdullah Sağır,Süleyman Keçeci,Bayram Abacı,Ramazan Koyuncu,Hacı Gökdere,Mustafa Gökdere,Talat tezel,Ali Koyuncu,Yantepeli İ.Alkış,Mustafa Suzan, Ali Abacı(Vezir),Ali Abacı(polis)Ahmet Ayık(Ahmet Çetin), Bayram Kundakçı, Hacı Amasyalı,Faruk Keçeci,Ramazan Koca, Böke(Mehmet) Aşçı,Murtaza Antürk,İbrahim Kale,İbrahim Nakış,Memiş Güçlü,Hayri Uçkaç,Cengiz Özdemir,Rahmi Kaya,Veli Kaya,Bizim Esenceli(Yönüz)Antürk,Abdurrahman Sumbul,Yaşar Doğu Karaçoban,Yaşar Öz,Özcan Tokuş,Mevlüt Karamanlı,A.Rıza Işık,Kadir Kırlar,Erdoğan Alıcı,Fatih Aykan,Ahmet Akgün,Adem Kaya,Hamza kaya,Ahmet Tezel,Faruk Oral,Fatih Aykan,Cahit Dal,Ramazan Karslıoğlu,Şahin Ekici,Mehmet Ekici, ve sonra nice boy,boy yeni nesil yiğitlerimiz var şimdi bu diyarda..

Küçük güreşler kışın damların üstüne saman serperek,"Hasanların Hamit"(özmen),Memiş Hüseyin'(Güçlü)nin ,"Keçeli"(Sumbul)'un damları..),diğerleri ; Hanife Hoşünlerin(şimdiki Hükümet Konağı yeri) Gayaların(Nuri Kaya),Müşdük Mamudun(Çapar) ya da Şemsicelerin(Kale),Veliefendilerin(Turan),Gençler Birliği(İsmail Demirci'nin yeri),Vezirlerin(Abacı) Otluğunda, çok da büyük organize olursa eğer;duvarlarına “cenderme”lerin yerleştirildiği “Orta Mektep” bahçesinde güreş tutardı bizim yiğitler...

Terziler...

NOT:Burada andıklarımızdan ahiret alemine göçenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyet dilemekteyiz.

Bir ciddiyet içinde ufacık kalemi kulağına takarak;,boyunlarında mezroları,kolları kolçuklu ellerinde kocaman makaslarla hep kumaş kestiler onlar..Terziler,sosyalleşmemizin öncüleriydi...Taki konfeksiyon sanayinin iyice gelişmesine kadar.,çocukken,bir pantolon yada elbise ölçüsü verdiğimizde, günde üç dört defa önünden geçip yan gözle "benim elbise ne alemde?"gibisinden baktığımız,gençlik yıllarımızın kahirlarını çeken emaktar terzilerimiz,yani ;Terzi Ömer(Pakoz),Terzi Yusuf(Ziba),Terzi Yaşar(Sıvaslıoğlu),Terzi Şeref(Tekin),lerin,Fehmi Dikeçlerin, hemen her gençlikte emek sahibi;Terzi Adem(Koçer)ler,Süleyman Bostan,Kemal Satır,Necati Kale,Karaömerli Orhan Usta,Topal Memiş,Bilal Baz, İsmet Topçu,Tevfik Polat,Yaşar Özdil’ler, Ekrem Özcan,Hayri Güzel,Hüseyin Bağcı,Yaşar Pakdil ,Cuma Ekici,Pineoğlu,Mehmet Ekici,Bahattin Kundakçı,Hanifi Gökçeler....ve boy boy yeni nesiller.

Daha dikiş makinaları olmaz iken elle dikilirdi dikişler bilenlerce..,bilmeyenlerde kötüğünün altına alır dostuna hatırnazına götürüdü,makinelarla birlikte bayan terzilerimiz çekti uzun süre bu yükü,pırtı ve bayram zamanları sabahlara kadar evlerde makineler çalışırdı bu şehirde..Sonradan bazıları profesyonelce yürüttü bu işi bu şehir için;"Terzi Garı"lar,"Bağdat Hanım","Emine Dikeç",Nazik Tüylü,Ayten Kale,Hatice Tüylü,Şükran Turan,Müzeyyen Ziba,Hatice Gencer,Zekiye Kafkaşlı,Cemile Çınar,Kadriye Güzel,Saadet Dağıstanlı,...

Bu şehir;kendine emek veren,göz nuru döken bu güzelim insanlarını hep saygı ile andı...Şehrin ve insaninin,şehirleşmelerin de inkarsız katkıları vardı onların..

Paytonlar,at arabalar...

NOT:Bu vesile burada andıklarımızın Ahirete göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyet dilemekteyiz.

Şehre ilk çift atlı payton "Benli Hacı" tarafından getirildi..Daha sonra ”Garansa Mustafa”(Akmaz)nin tek atlı paytonları takip etti..

Şehrin uzun yıllaryükünü at arabaları ile ve bir o kadar da kendi eforlarıyla çeken, emek sarf eden hemşehrilerimiz vardı,"At Arabacılar"ilkleri..;

“Palo Haydar”,” “Ahmetcikli Hoşun”,Bayazıt Ali,”Korez,Pinelerin Osman,"Bekçi Vahabin Öğlu","Ginalı”,"Keçeli","Yabolağın oğlu,”Gapaklı”,"Aşığın Oğlu","Saraylı Hasan","Garaoğlan Ömer","Amber oğlu","Garadol",Nebice","Kete Memmet","Böke"ve daha niceleri,emek verdi bu şehre...

İlk sepetli motorsiklette "Korrızaların Mehmet"(Yalçın)ce geldi bu şehre..

Dokumacılık...

Dokumacılık hanelerin vazgeçemediği bir uğraştı bu şehirde..Sayak kumaşların,abaların ,sergilerin,çuval ve yaymaların örüldüğü bir şehrin adıydı burası.Yörenin en iyi abası Göksun'da dokunurdu...Ve bundan dolayıdırkı Göksun'a ;çevre il ve ilçelerde "Abalı"denilirdi..

Hayvanlar için,koşum için;İp,sicim ve renk renk örmelerin örüldüğü dokunduğu bir mekandı bu yer.

Hemen çoğu evde istarlar ve dokuma tezgahları eksik olmazdı bu yerde..Yazın yaylalar için,zahire zamanında bulgur ve doğme kurutma için gerekli kıl çadırlar burada dokunurdu..En iyi sergimiz olan kilimler Alıçlıbucak da dokunurdu. Bozhüyük,Mürsel,Haydan,Göynük,Keklikoluk,Mahmutbey,Hacıkodal,Çamurlu,Fındıklı,Tasoluk,Değirmendere,Kanlıkavak,Yeniyapan,Kızılcık,Karaömer deki evler bir zamanlar "istar"larla dolup taşan dokuma merkezleriydi....

Berberler...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göç edenleri rahmet,kalanlara da sağlık afiyetler dilemekteyiz.

Berberler,toplumun sosyalleşmesinin ;aile ve eğitimden sonra gelen en önemli unsurudur.Onlar bu sorumluluğun içinde bir elinde makas öbüründe tarakla dükkanında traş edip o günün Yerel ve Türkiye'sinden sohbetlerin edildiği,meslek sırrı bilip nice kişisel sırların o mekan da bırakıldığı,güvey(damat)traşlarımızın,ilk çocukluk traşlarımızın yapıldığı.gençliğimizin geçtiği yerler..;" Berber Sülemen”(Yıldız)lerin, "Berber Yusuf”(Tanır)ların,"Berber Durdu" (Abacı),”Berber Halil”(Özallı)ların,”Berber Hacı”(Özallı)ların,Berber Bekir(Özallı)lerin,Reşat Usta(Deniz)lerin, ”Durdu Zibalar,”Berber Sanı”(Demir)lerin,” sonra dan ;"Berber Mehmet(Tanır), "Berber Bayram"lar , "Albaz Ali"lere(Baz),"Afşinli Paşa"lara,"Osman Özmen"lere ,Hayri Hürçlara,Hüseyin Gönülalanlar,Çamurlulu Fehmilere,Değirmendereli Kadirlere ,Nizamlara devredilen yerler...

Yaa Bayan Berberlerimiz ?şehrin bilinen ilk bayan berberi;Sevim Hanım dır(Erzurum),sonraları;Nadire Hanım(Polat),Emine Dikeç,Emine Kaynak,Berber Fatoş(Güneş) ve Berber Aysel'lerle kuşaktan kuşağa aktarılacak özel bir meslek.

Bu Şehir; gerek bay,gerekse de ;bayan berberlerini hep iyilikle anmaktadır bugün..

Yiğitler...

NOT:Burada andıklarımızın ahirete intikal edenleri rahmet ,kalanlara da sağlık ve afiyetler dilemekteyiz..

Hiç şüphesiz,"Yiğit"lik kavramı kişiden,kişiye değişen bir kavramdır.Biz bura da;korkusuz,haksızlığa baş eğmeyen,yöremiz de adları anıldıkların da "yiğit"bilinen insanlarımızı kasdettik...O kadar çok ki !Aslın da;" Her kesin yiğidi kendine özgüdür" prensibi ile herkes kendi gözünde "yiğit" bildiğini canlandırmalarını ve hatta ilk iş hemen aile den ,komşu dan bu işe girişmelerini halisane önermekteyiz.

Şehirle özdeşleşen;nam salmış korkusuz yiğitleri de vardı bu şehrin,gözünü daldan budaktan esirgemezleri..”Kuşoğlu Zabıt”(Kuşoğlu),"Hacı Uçkaç",Müdür Köşe"(Mehmet Koca),"Hacı Memmet Hacı”(Çetin),”Çete İsmail”(Güçlü),"Memiş Hüseyin",Nasıf Sağır,"Yusuf Kâye Ali","Kekilli Hacı","Erzurum Ali","Das Omar Yusuf"(Koyuncu), "Deli Memiş(Koca),"Deli Salih"(Ergün),"Deli Hamit",Gömemmedlerin Deli Memiş(Güçlü),”Demirci Müslüm(Demirci)”,"Garansa Mustafa"(Akmaz),Garip Osman(Akoğlu),Garip Bekir(Akoğlu),Ali Çetin,"Gode Omar Mustafa"(Dikici)"Hacı Lütfi (Atalar),Mustafa Çavuşların A.Rıza Yılmaz,Hasan Kuşoğlu,Kürt Dursun Cemal(Ateşoğlu),Hacı Uçkaçın Cemal(Uçkaç),"Gücüklü Böke"(Abdullah Özden),Ebubekir Bayram(Satıcı),Sobacı Şevki(Sobacı),Kâni Hasan,Müşdük Mamut Mustafa(Çapar),Hacimirzalı Gara(İbrahim Elbistan), Yönüzların Durna(Peltek),Arap Peltek,Gardiyan Kemal,Mantar Bekir,Genco Mamut(Çokaklı),İbiş Osman(Nakış),"Göyün Gediği Durdu"(Çokaklı),"Çete Emin"(Güçlü),"Gömemmed İhsan"(Güç),"Memiş Hoşun Bahset(Güçlü),"Güdüm Yusuf(Şahin),Ziraatçı Mehmet Ekici...ve boy boy yeni nesillerden daha nice yiğitler...

Nefis kokular yayılırdı...

Baharın “işgın”ların,yabanı terelerin,yemliklerin,tirsiklerin,çırişlerin ,güzün”alic” ve “dağ armudu”üzümün,teh’in,narin,yemiş’in’ un ve bulgur ile takas yapılarak satın alındığı Şehir...

Tandır ekmeklerinin nefis kokularının yayıldığı yer... Toplu kış ekmeklerinin yapıldığı , baharın “çırış kombe”lerinin ,"yağlı ekmek"lerin,oğlak derisi yada cerelerde saklanılan tere yağlarıyla yağlanmış nefis yağlı ekmeklerin, bulgur pilavları, zalataların,kışın ise,külleme patates kombelerinin ,küllerdeki kerto(patates)lerin ve mısır unuyla yapılan”taptapu”ların, ramazan bayramlarında da normal,sütlü yada “lokurlu”(pekmezli) kombe lerin“tarana”,düğürcük”,”malıta”,"herle", "tirsik","toga,“sora”larının ,"sulu"ların,tereyağlı bulgur "aş"larının;nefis kokularının etrafı sardığı yer...

Çerkez evlerinde "selame","şipşıların",Majega,Avarlarda; "hingal", "curapank","kukançet","honoturajo",fırın da pancarların,Çeçen evlerinde ;fırında patetes ve kabakların,"çirdingis" ,"cepilgis","sisgil" kokularının yayıldığı yer...Kırmançlarda ise ;babubaka ve etli yemek kokularının etrafa yayıldığı şehir..Bizim şehrimiz di burası...

Fesli "Hatun"lar şehri...

NOT:Burada andıklarımız dan Ahirete intikal edenleri rahmet,kalanlara da sağlık ve afiyet dilemekteyiz..Bu vesile ile burada zikredilmeyenler varsa bildirmenizi de ve ilave olrak eklememize katkı açısından, önemle rica ederiz.

Kuşoğlu Hatice Hatun (Kuşoğlu), Erzurum Fadima(Erzurum),Dasomar Fadima(Koyuncu), “İmiş Hatin”(Kale), Hatça Hatun(Akçalı),Elif Hatin(Akçalı),Zekine Hatun(Ekici),Zekiye Hatun(Şahin),Eşe Hatun (Şahin),Elif Hatin(Doğan),Döne Hatin(Koca),”Teslime”(Kundakçı),”Meris Bacı”(Karaçoban),”Durduca”(Nakış),”Habba Hatun"(Çetin),Döndühatin(Kale),Nuriye Bacı””Fındık Bacı”(Camuz) ,Zeynep Hatin(Kundakçı),Çil Eşe(Kundakçı),"Huru Hatin"(Akmaz),"Elif Hatin"(Akmaz)”Saraylı” ”,”Deveci”(Şahin),”Sasuna”,”Husulu”,”Aşık Durmuş Emine”(Kundakçı),”Selver Garı”(Çokaklı),”Güyruklu Meyrem”,”Benli Emine””Guş Habba”,”Samancı Elif”(Samancı), ”,”Duluğu Sis”(Çetin),”Düdüman”,”Göca Fatma”(Gök),"Döndü Bacı"(Çakar),”Hava hatun”,”Çirkin Döndü”(Çokaklı),”Göca Zeynep”,”Kesin Gizi Huru”(Çokaklı),”Anni Delik”,”Kör Amet Elif”(Nakış),”Ağa Giz”,"Derviş Meyrem”,“Gızır Elif”(Çakar),”Mantar Fadima”,”Gilli Elif”, "Amber Garı"(Türkkan), "Huru Hatin"(Gök), “Leylanın Gizi”(Kundakçı),”Gündakçı Fadima”(Doğan),Hüsne Hatin (erkek),”Hatça Bacı”,”Kör Mamudun Şemsi”,Safiye Hatun(Ateş), “Kürt Ali Ansa “(Temel),“Uluselver”(Çokaklı),”Baki Ansa”(Akar),Cemile Bacı(Akar) ,"Kelahmet eşi "Hatun" (Sürücü) daha yüzlercesinin fes giymemenin “ayıpsandığı!” ;"el alem ne der !" dendiği bir şehirdi burası...

Bazılarının feslerini altınlarla süslediği,”entari" üstüne “golcak”ların giyildiği,döşlerine gümüşten horoz veya top ellerin iliştirildiği,mavi “dolama”lı,rengarenk “fiston”lu,bazen kunduralı bazen topuklu lastik ayakkabılı renk cümbüşlerinin var olduğu”fesli hatun”lar...

Onlardı bize sorayı (çorba)suluyu,asi yapan bizi yaşatan bize bir çok farklı kültürü burada ortak kültür halinde sunan..Onlardı kibritin,çakmağın olmadığı devirde kör ateşi sabaha kadar külde saklayıp;sabahın erken vaktinde ateşi nefesleri kesilinceye kadar duluklarını şişirerek tekrar yakan ocağımızı tüttüren..Onlardı koz söndüğünde bizleri ateş küreği yada masa ile gömsuya koz istemeye gönderen,hani komşu komşunun kulune muhtaç hesabı...

Bize gömsuyu,hakkı,hukuku ,bir arada ahenk içinde yaşamayı öğreten...Onlardı sabahın köründe malları(hayvanları) sagıp bize ağartı sunan,çeşmelerden suyu getiren,sırtında bizlerle tarlaya azık götüren,ödünü,ekmeği yapan,zahiremizi;unu,bulguru,yarmayı yapan onlardı,yün eğeren;kazak dokuyup bize yün çoraplar yapan onlardı yine...“kazan kabı”(sırtta taşınan örmeli,yük kabı)ıyla yayladan eve evden yaylaya erzak götüren-getiren,onlardı “donnuk”ta(çamaşırhane) “don yuyan”(çamaşır yıkayan) bizi temizleyen, onlar dı ...

Hayat Onlara zordu amma..;bize hayatı kolaylaştıran ,bizi kolay yaşatanlardı Onlar.Onlar;yani bizlerin;Anamız,bacımız,dezzemiz(teyze),bibimiz (hala),gelin bacımız(gelin) ,Nenemiz(nine) ve gömsularımızdı (komşu),Bizim Şehrin Hatunlarıydı Onlar...

Leblebici Sülemen Emmi(AKSU)

Düşünebiliyormusunuz?Bundan 55-60 yıl öncesin de bu Şehir de Süleyman AKSU tarafından leblebi imal edilirdi...Şimdi üreten varmıdır bilmem ?.

Leblebici Sülemen Emmi aynı yerde şeker sucuğu da yapardı."Şeker Balı" dediği sıra ve tahin karışımını bakır sahanlarda (tabak),buz gibi şu ile yine bakır taşlarda sunardı müşterilerine .Ekmeğin hesabı yokdü;yiğebildiğince ekmek ye! fiyat hep sabitti...

Çocuksan,paran yoksa,söööyle bir göz ucuyla bakmışsan,bakakalmışsan Sülemen Emmi'nin Dükkan'ına;O derviş ruhlu güzel adam ;eline bir avuç leblebi tutuştururdu senin...

Bu Şehir O'nlarla Güzel,şehri güzelleştirenler de O'lardı hep...

Düğünler...

NOT:Burada andığımız değerli insanlarımızın;Rahmet alemine göç edenlerini mağfiret ,hayatta kalanlarına da sağlık ve afiyetle anmaktayız.

Bir başka alemdi bizm Şehrin düğünleri;Günler, aylar öncesi başlardı telaşlar,hazırlıklar..Aylar belki de yıl öncesi kız evince Alıçlıbucak'tan Meşhur Kilimlerinin siparişleri yapılırdı.Pırılar ,Pırtılar,Öküntüluklar alınırdı,zemin tahtaları mazot kokan "Manifaturacılardan";Abdullah Efendi(Güzel),Kürt İbo(Şahin)"Gaya Nuri"den(Akkaya)," Dursun Ağa" dan(Ateşoğlu),"Yusuf Ateş"den,"Sakız Hacı"dan(Bayram Doğan),"Darendeli Hamit"den(Yılankaya),"Darendeli Ali"den(Yılankaya),Hanifihüseyinlerden(Amasyalı),Kelahmetlerden(Sürücü),"Hacı Ali"den(Satıcı),Seyfullah Bilgen,Hacı Bilgen,"Kürt Mahmut"dan,Hacı Mehmet Güldal'dan ve daha nicelerinden...Piri-Pırtılar düzülürdü.Elagözlerden,Sıddık Kuzudan,Kör Rızalardan(Yalçın),Kireçli "Gara Ahmet"den,sonraları Ahmet Ünsal'dan tuhafiyeler alınırdı bu yerde..

Şehrin emaktar “Okuntucu”ları ,"Buyurcu"ları davete çıkardı .Bir uçtan bir uca "Gonu-Gomşu"ya;”Leyla Hatça”,Güllü Bacı”,”Huri Bacı”,”Bave Hatça”,”Müşir Fatma”,”Altıbarmak Fatma Bacı”,”Daddiri”,”Garabayram Hatic”,"Kürt Elif",”Bahar”’la bildirilirdi hayırlı iş..,Düğün yemekleri yapılırdı eş-dost için,"Don Gazan"larıyla...Düğünler, üç gün üç gece sürerdi,şehir inlerdi adeta..

"Gönü-Gömsu" gelirdi hayırlamaya.Kendine has şalvarı, sivri burun ayakkabısı,yeleği,bıyığı şapkasıyla “Hamit Çavuş” gelirdi düğüne..;Gelişi çalgının birden değişimiyle belli olurdu zaten..."Karşılama"yapılırdı davullarla.. "Aba" oyun havası değiştirirdi ,canlandırırdı Onların gelişleriyle alanı, ”Göca Ahmet Ali”,”Bangacı Ellez”,”Garansa Mustafa”,”Daddiri Hoşun”Godeomar Ali(Dikici),Çin Ali(Peltek)"Yusuf Kâların Ali”; şen kılarlardı düğünü, her birinin kendine özgü özel oyunlarıyla şenlendirirlerdi düğünü..Her birinin birbirinden farklı oyun sitilleriyle...Bir sonraki nesilden;”Müşdük Mamut Mustafa"(Çapar),”Bekçi Memmet” di ,"Silindirin Oğlu Çavuş","Kağnıcı Memmedin Çavuş","Daddiri Osman","Çolak Hüseyin Durdu(Çakar),Ali Gül...Pek tadı olmazdı onlarsız düğünlerin,kuşaktan-kuşağa onlardı geleneksel foklörümüzü yeni nesillere aktaran..

Fesli Hatunlar bir başka yerde ,türküler eşliğin de "Kanlıkavak Halayı" çekerler,sen şakrak bir hava verilirdi bir zamanlar düğünler de...

”Masgara”lar , "Deve"ler yapılırdı adamlardan. Sinsinler vaz geçilmeziydi düğünlerin..Güreşler olurdu düğünlerde ,suya atılırlardı damat yakınları..”sağdıç”a cezalar kesilirdi.. yüzük oyunları oynanırdı,yenik düşenlere “sen bunu bilmen neden oynan,oy ! zalim !,zalim !”diyerek..

Gelin atla gelirdi.Tarlanın ,hayvanın en iyisi,”Gayın Baba” ca geline verilirdi ... yıllarca “gelinlik” ederdi gelinler büyüklerine “Gonuşma”dan.,ancak bir hediye ile çözerdi gayın baba gelinin dilini.sen,diri,mutlu diyarlar şehriydi bu yer..

Şoförler ve ilk taşıt...

Şehre gelen ilk motorlu taşıt 1946 da Belediyenin sevrole kamyonuydu ve Dursun adlı şoförüyla birlikte Maraş'tan gelmişti.Sonra Erzurum Memmed'in(Erzurum)) kırmızı fordu ile devam etti..

Teknolojik gelişmelerden de nasiplenerek motorlu taşıtlarda da zaman içinde önemli yere sahip oldu bu şehir.

Jiplerden sonra İlk profesyonel taksicilik Maraşlı Rafet Usta'nın çift mercedesi ile başladı daha sonralar Ekrem Demirci ,Köleli v.s devam ettirdi...

Otobüs ,kamyon gerek kendi adına gerekse de profesyonelce çok önemli şoforlar da yetiştirdi bu şehir..; Erzurum Ali,Erzurum Kazım,Mehmet Ali Kundakçı,Derviş Yılmaz,Kanlıkavaklı Çapar Memmed,İsa Dayı(Günal), Abu Bekir Yaşar, Garakınlı, Çin Kemal, Vezir Durdu,Kırıklar,Yılmaz Gök,"Çerkez Memmet"(Doğan),Duran Doğan,Nazmi Doğan,Selahattin Doğan,Hamit Doğan,Şahin Doğan,Gücüklü Arif Ağa,Duran Polat,"Nadir Usta","Çin Ali"(Alkış)Abu Bekir Bayram,Jet Mustafa,Hacı Lütfi(Atalar),Antepli Yaşar,İbişin Gazi(Nakış),Mehmetbeyli Deli Mehmet,H.ömer Kundakçı,Lüffi Coşkun,Nazlı Bekir,Çavuş Akgül,Gabal Veli(Sağır),Zeki Bozoğlu,Saim,Nazım Sıvaslı,Fırıncı Ali, Maksut Mevlüt,Ahmet Ayık, Kerbi,Müdür Meksel,Gadırcıklı,Discekenler,Tecirliler,Aloğlu,Kâni Hasan,Turabı Hasan,Gıdık Hasan,Ehliyet Sülemen,Sülemen Karslıoğlu,Derviş Yılmaz,Atom Memmed(Hürç),Alaboduk,Nacar Hasan,jet Mustafa,Yönüz Memmed,Daddiri Memmed,,Gömemmed Osman,Gömemmed Memiş,Gömemmed Turgut,Muhtar Yaşar,Sullu Memmed, ,Ahmet Baz,Köleli Güngör, Nazım Alkış,"Vezir Hasan",Talat Bilgen ve Atilla Kundakçılara ve sonra da boy boy yeni nesillere kadar uzandı bu meslek...Şehrin;hem insanını ve hem de yüz binlerce tonluk yüklerini yarım asırdır taşıdılar bizim Şehrin bu esnafları...

Rahmete göçenlere mağfiret,kalanlara da sağlık ve afiyet!

Bunları Biliyormuydunuz ?

NOT :Burada değişik vesilelerle andığımız bu Şehrin İnsanlarının;Hakkın Rahmetine kavuşanlarını rahmetle,kalanlarına da sağlık ve esenlikler dilemekteyiz.

1-Cihan Pehlivanı "Ali Pehlivan"ın (ŞAHİN);Sırtının hiç yere getirilemediğini ?.

2-Pehlivan "Haydar Beg"in(BAYAZIT)"Hasanların Hamid"lerin rampasın da bir çift sap yüklü camuz kağnısından;camuzun birinin rampada "gıc atması"(çekememesi) üzerine ,camuzun biri yerine kendisini koşurak o dik ve uzun rampadan kağnıyı çıkardığını ?.

3-Yine "Haydar Beg"in,Ağır ( "Babayiğit" )cüssesi nedeniyle ;özellikle uzun mesafeler de mutlaka yedek bir at bulundurup yola öyle çıktığını ?Her Maraştan gelişin de mutlaka atının bir yedeği olduğunu ?

4-"Mehdi Durdu"nun(ZİNCİR) ;Değişik rivayetlerden bir oturusta yediği 5 farklı menüsü,

a-1 kazan bulgur asi,1kazan hoşaf ve 15 ekmek.

b-1 külek pekmez,bir o kadar tahin ve 15 ekmek.

c-1 tenekenin hemen hemen yarısı halva 15 ekmek

d-1 külek pekmez(irisinden) 15 ekmek.

e-1 iri gazan dolma 15 ekmek.

5-"Altıparmak Seyfi"nin;Kireç Yaylasın da yaklaşık 5-6 yaşlarında cam ağacını kökünden soktuğunu?.

6-"Pis Güzü Bilal"ın (GÖK);Yerinden kalkamayan 250 kilogramlık ineği tek başına havaya kaldırdığını?.

7-Afşinli meşhur iki pehlivanın ( "Ala "ve" Gara")Göksun da yapılan bir Güreş de tüm Göksunluları yıkması üzerine;O sıra da Maraş dan hasta olarak gelen "Çirkin Halil"i Göksunluların karşılamaya gitmesi ve Ali Pehlivan'ın(Şahin) şalvarı "Çirkin Halil"e atması üzerine,Pehlivan Çirkin Halil'in hasta hasta güreş tutup

"Ala" ve "Gara" adlı bu iki meşhur pehlivanı yıkarak,Göksunlunun prestijini kurtardığını ?.

8-Hüseyin GÖK'lerin tarlasın da(Mehmet APIK Petrolünün karşısı) 4 adam kulacı çevresin de "Ulu Gavak" yada -"Yabolağın Gavağı"(Kavak) olarak bilinen kavak olduğunu ?

9-Şimdi Maruf DEMİRCİ ve Sürmeli DEMİRCİ'nin Dükkânın olduğu yerde,yaklaşık 2.5 adam kulacı çevresin de biri büyük öteki ondan az küçük 2 adet iri dut ağacı ve bir de kuyu olduğunu ?

10-Hayvan Dostu olarak bilinen,"Kor Şemsi"'nin evin de yavrularıyla beraber toplam 90 kedi ve 20 köpek beslediğini ?Evin de ayrıca;yaralı,kanadı kırık bir çok leylek,diğer kuşların bulunduğunu ?

11-Şehre İlk sepetli motorsikletin "Korrızaların Mehmet"(Yalçın)ce getirildiğini?

12-Şehre ilk çitt atlı paytonun "Benli Hacı",Tek atlı paytonun da "Garansa Mustafa(Akmaz) tarafından getirildiğini ?

13-Şehre ilk trikotaj makinasının Ayten KALE tarafından getirildiğini ?

14-Göksun'daki çoğu ahşap evlerin;"Mertek" ve "Hezan"larının çoğunun, bir zamanlar orman olan Karlık Tepesiden geldiğini ?

15-Şehre gelen ilk motorlu taşıdın 1946 yılın da Belediye(Dursun adlı şoförüyle birlikte) Maraş'tan getirtilen sevrole olduğunu ?

16-Göksun'umuzun;Bölgesin de,K.Maraş,Gaziantep,Malatya,Adıyaman,Kayseri İl ve İlçe Merkezleri dahil olmak üzere bir "BAL ÜRETİM MERKEZİ " olduğunu ?

17-Göksun'umuzun;Bölgesin de,K.Maraş,Gaziantep,Malatya,Adıyaman,Kayseri ,Sivas,Adana İl ve İlçe Merkezleri dahil olmak üzere "ELMA ÜRETİM MERKEZİ" olduğunu ?

18-Ev Kadınlarının eğitimine yönelik İlk kurs faaliyetinin"Yurt" olarak adlandırılan (Biçki-Dikiş) "Veli Efendiler" e ait şimdiki Belediye'ye ait Hamamın olduğu yerde 1950 li yıllarda açıldığını ?

19-Modern anlam da ilk kayak takımının 1960 yıllar da ;Fehmi DİKEÇ tarafından getirildiğini ve şimdiki Kayabaşı Mezarlığı ve Karlık Tepesin de bu kızaklarla kayak yapıldığını ?

20-Göksun Orta Okuluna giden ilk kiz öğrenci; Ziraatçının kızı Nefise ikincisinin deTürkân ENGİZEK olduğunu ?

21-İlk Hükümet Konağı ve Hapishanenin;Ulu Camii karşısın da,Önceden Kuşoğullarına ait olan şimdi Rıfat Yardım'a ait yerde olduğunu ?

22-İlk Belediye Binasının Yukar Çarşı da "Topçu Hasan" Dükkanın altın da üç katlı ahşap bir bina olduğunu ?

23-Hacı Duran Parlak Emminin hayatı boyunca ihmal etmediği tek şeyin Hasta Ziyareti olduğunu ?

24-Bekçi Vahap'ın istisnasız olarak her cenaze de ve bilhaşa def'in de mezar basın da bulunduğunu ?

25-Şehir Merkezin de ilk traktörün Memiş Hüseyin (Hüseyin Güçlü) tarafından getirildiğini ?

26-Bir zamanlar bu Şehir de;"Veli Efendiler"in Otluğun da Cirit Oyunu oynandığını ?

27-Doğankonak (Haydan) Köyümüz de ipek hali dokunduğunu ?

28- Göksun'umuzun,Kayseri,Sivas,Malatya,Kahramanmaraş,Adıyaman,Adana,Gaziantep İllerini içine alan geniş bir coğrafi alan da;Şarkışla,Elbistan,Kadirli ile birlikte en büyük "HAYVAN PAZARI"nın bizim ilçemiz de kurulduğunu ? Ve bu avantajı ile gelecekte "ET ÜRETİM MERKEZİ "olabilecek potansiyel bir İlçe olduğunu ?

Göksun'umuz Neden"KüçükTürkiye"dir

Hiç süphesiz her aile bireyi ecdadinin Göksun'a nereden gelerek burasini yurt edindiklerini bilirler.Ama bir ötekinin nereden geldigini bilmeyebilir ve ya ögrenmek ister.Aslan ÖZMEN Bey'in "Göksun Tarihi" adli eserinde (AFA Matbaacilik-1992) Göksun'a yerlesen ailelerin secereleri büyük bir öz veri ile hazirlanmis ve bu eserin de secereler belirtilmektedir.Aslan ÖZMEN Agabeyimin engin hos görüsüne siginarak; Göksun'umuza "Bosnak Amet" olarak bilinen ve Bosna dan buraya gelip yerlestiklerini,Göksun Merkez deki "Kirmanç" vatandaslarimizin da büyük çogunlugunun gelis yerlerinin Tunceli Vilayeti olduklarini ,Çokaklilarin(Karabogaç) da Sivas -Kumluköyü'nden olduklarini, Göksun'umuzun secere zenginligine katki saglamak amaciyla ilave etmek de fayda görmekteyim.

"Göksun Tarihi" nin incelendiginde bu Sehri yurt yapanlarin,Bu günki Anadolu Cografyamiz'in ötesinden;BOSNA-HERSEK'den,KAFKASYA'dan,DAGISTAN'dan,MUSUL'dan,SAM'dan gelen Ailelerle birlikte bu Cografyanin içinden ama dört bir kösesinden gelip yerlesenleri görmekteyiz.Marasimizdan,Elbistanimizdan,Afsinimizden,Andirinimizdan ,Kanlikavakdan,Bozhöyük den gelenler bir yana;VAN,AGRI,ERZURUM,TUNCELI,AMASYA,ERZINCAN,MALATYA,KAYSERI,BURDUR,KIRKLARELI,ANKARA,SIVAS ve ÇUKUROVA'dan gelenlerle düsünürseniz Göksun'umuza;Sinir ötesinden ve Türkiye'mizin dört bir yanindan gelen bir insan ve dolayisiyla kültür zenginligine sahit olursunuz.Türkiye'de baska bir yere nasip olmayacak kadar renkli insan ve kültür çesitliligidir bu ! Bu bize nasip olmus! Iste bizi güzel kilan da budur. Bizi hosgörülü kilan,ötekini kolayca kabul eden,hosgörü ve anlayisin hakim oldugu huzurlu Sehir...Hepsinin GÖSÜNLÜYÜM dedigi zengin insan kaynagina sahip,bizim Sehrimiz...Türkmeni,Avsari,Tecirlisi,Yörügü,Kirmançi,Çerkezi,Çeçeni,Avari ile bizim olan Sehir...Peki ,Burasi Küçük Türkiye Degil de Nedir ?Biz Göksunlular Türkiyemizi çok sevdigimiz için degilmi,Göksunumuza da O'nu yakistirdik ?

Kinsiz Şehir...

“Gonu”,”gomşu”’nun; dam dulukların da mevsime göre bulunan;tere,yemlik durümlerinin yendiği ;

“sor”lastıkları, "laf"lastıkları muhabbet şehri...Sonra sebebi belli olmayan,yeri göğü inleterek; “Gıc"larına vura vura “Oh Etdım !”,”Ammada etdım”,”Dövüşün Gizi !”,”Pezeveen Gizi !”,”Babayın Sakalına ...”diye; "Saç-Başa" kavgalara tutuştukları,ancak “Göca”larının (eşlerinin)"Zopa"(sopa) ile ayırabildiği mahalle "Dous"lerine(kavgalarına) şahit olunan yer...Ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi tekrar bir araya gelindiği,belki de "Arayalan"(barışa çağıran)ların kavga edenlerce suçlu görüldüğü kinsiz bir şehirdi burası...

Canlı İnsan Manzaraları...

NOT:Burada andıklarımızın Ahirete göçenlerine rahmet,kalanlarına da sağlık ve afiyet dilemekteyim.

“Havası ve suyundan gayri nesi var !” denilip de, güzelliklerini ,özelliklerini,farklılığını iliklerimize kadar hissedip de bir türlü yazamadığımız kelimelerin aciz kaldığı,ancak mahalli tabirlerle anlaşılan konuşturulan şehir..

“Hiç gökyüzüne bakıyormusun Göksun da ?”dedi bir dost ! yoo !”diye şaşkın cevabıma “sık sık bak Gökyüzüne!” diye tavsiyesi karssında düğümlendi yüreğim,”O kadar yer gezdim, yazın ve kışın Gökyüzünün bu kadar güzel olduğu bir başka yer görmedim”dediğini hatırlarım hep...Bakmasını bilebilirsek nice güzelliklerin var olduğu bir şehirdi bura,Gökyüzü bu kadar güzel olan yerde, O güzel Gökkubbe'ye layık olan insani nasıldı acep ? Güzel olmasa O Gökkubbe verilirmiydi hiç ?

Şehrin Meydanını inletirdi renkli insan manzaraları... Tarihsel bir süreç için de ;Cereboğaz Osman”,"Palabıyık"ın tok sesleriyle; “edee!,edee !”,“ulaa edem”leri ,;”Çince Memmed”nin,”Yönüz Abdulla”nın kızdırılmış halleri..!”,Elin de çantasıyla "Zabıta Abider Çavuş"larla,Postacı Muharrem Bey(Bayazıt)larla,” Gabal Hoşun","Çoban Durdu"ların “dellal”(çarcı) sesleriyle inletilen,”Gara kinni”,”Erzurum Sülemen"in ;”binin gavur dölleri binin!” tarzındaki simsar bağırtıları,”Baki bee”nin “dıhh!,dıhh!” çektikleri ,”İbici Hacı”nın "cihçih’"ları,Dondurmacı Urfalı Hasan'ın “buuuz ! buz gibiii” diye feryadları,"Düğü Durdu"nun"Tazee !" lahmacunu,Sabahları ”Azzo Remzi”(Güzel)nin”gaynıyor şuuut !"diye bağırmaları,ayakkabı boyacılarının “tak tak”ları,simitçi Ahmed emmi'nin simitleri,Fırıncı Apık Emmi(Ekici)lerle,”Azzo”larla ,”Hallo”larla,"Çulpaz Durdu"larla,"Çolak Hoşun"lerle,"Nacar Durdu"arla,"Bozdurdu Çavuş"larla,Cuma Buğdaylarla,"Demirci İsmail"lerle,"Hizarcı İlhana"larla,"Ala Faki"larla(Tongut),"Poyraz Sabri"lerle,"Alaboduk"larla,"Husulu"lerle,"Gadırcık"lilerle"Köleli"ler,"Hançer Memmed"lerle, yer yer Türkiye bıyık şampiyonomuz "Memili"lerle şenlenen ,süslenen ,şen-şakrak hayat dolu bizim Şehrimizdi burası ...

Balıkçılarımızın ;"Gijjık Duran"ların,Balıkçı Selahattinlerin ,"Çabukoğlan"ların,"Mindik"ların “taze balık”sesleriyle inleyen Şehir ...

Köprübaşımız;çok daha ayrı bir zenginliğidir bu Şehrin;canlı,diri,renkli insan manzaralarına..Bankacı Ellez Emmiler,"Yüzlük Osman",Baki Aliler,Todur Musalar,Vezir Durdular,Muhtar Hacı Aliler,"Kör Memmed"(özer),"Bacaksız Memmed"(Özer)"Dada Veli"(Peltek) ..ve daha nice güzelim insanların Şehri sen kılan,bahtiyar kılanların yeriydi bu yer...

Meydanlarında”Hacılı”ların,”Hanifi”lerin,”Selli Yusuf”ların “Sülo”ların,”Metin”lerin”İrbaam Emmi”lerin;"Çağlayanlı Ahmet","Çiftlikli Amet","Çiftlikli Ejder","Dedos","Kanlıkavaklı Murtaza"ların,şehri bereketlendikleri ,hüsnü kabul gördükleri dip diri bir şehirdi burası...

Bu şehir ,entellektüel zekaya taş çıkaracak;espiri kültürüne sahip ! bu şehrin insanını tanımak ,derinlemesine izlemek ayrı bir zevktir bakmasını bilenlere...Bir birine bir şey söylemeden ,sadece bakışlarıyla çok ama çok şeyler anlattıklarına şahit olmuşunuzdur..."şimdi bu ne demek istedi ?" diye sorduğunuzda da ;onun dilinden anlayan dakikalarca anlatır size onun anlattıklarını...Bakışlarla anlatılan espirilerin; yaa ! bir de sohbetlerine iştirak etmiş olduğunuzu düşünün...Bakışlarıyla anlaşan,espiriler yapan,anlamlı bir Şehirdir burası...

AHMET ABİ ...

AHMET ABİ ...

Faik Bey’in oğluydu, kimisinin Ahmet Bey, kimilerinin Baytar Ahmet dediği Ahmet Yalçın !..

Geçen ay Ablam'dan öğrendim hakkın rahmetine kavuştuğunu, yüreğimde derin bir sizıyla hissettim yokluğunu...

Selimiye mezunlarından ve Göksun’un ilk okuyanlarındandı.Bir bey oğluydu ve bir bey gibi de yaşadı, bu topraklarda iz bıraktı, izler bıraktı Ahmet Abi... Liderdi, mükemmel bir görev aşkına sahip, farklı bir memur tipiydi.

Heybetliydi, bir vakâr sahibi idi; güler yüzlü, sevecendi. Tertemiz ve bakımlıydı.Ayşe Abla’min özeni sayesinde de gayet şık giyinirdi..

Bir Kaymakam dostum kaymakamlık stajında; bir kaymakamın nasıl olması gerektiğini mevzuatlarıyla anlatıldığını, ama en etkileyici yanının da “Bir ilçede seni ilk gören adam; duruşundan, bakışından, giyiminden, hiç tereddüt etmeden “bu adam kaymakamdır !” diyebilmeli, bunu dedirtiyorsan işte o zaman kaymakam oldun demektir!” gibi pratik bir öğretiden bahsetmişti de aklıma Ahmet Abi geldi. Evden iş yerine veya işten eve gidişinde bir farklılığı vardı rahmetlinin, O'nu bilen bilirdi de, tanımayanlar da hiç şüphesiz “Bu adam kim?” demekten kendini alıkoyamazdı.

Ahmet Abi’yi daha ön -oniki yaşlarımda iken safkan arap atımız Leyla nedeniyle rahmetli Babam'la gittiğim, şimdiki Özel İdare Müdürlüğü yerindeki “Baytar Dairesi” nde tanıdım. Daha o yaşımda dikkatimi çekmişti O...Babama “Bu kim Baba?” diye sorduğumda “Ahmet Bey oğlum; baytar ” demişti..”baytar !” sözündeki tereddütüm üzerine de; ”yani o da hayvanların doktoru, o bakacak Leyla’ya “ demişti. O yaşlarımda pek ayırt edemediğim bu ifadelerden ziyade Ahmet Abi dikkatimi çekmişti. Nereden bileceksin günün birinde Ahmet Abi’nin meslektaşı olacağımı...

Fakülte yıllarımda ara sıra uğrardım O'na, mesleğine aşık biriydi. O’nun bulunduğu yerde bir tertip ve ahenk vardı hep. Bundan kırk yıl önceki o “Baytar Dairesi”ni düşünebiliyor musunuz ? Binanın çevre düzeni ve bahçesi mükemmeldi; güllerle süslü iki girişi, yine dışarıda insanı ferahlatan oturma yerleri , iki odası ve ambarı...Veteriner yokken bile Veteriner Odası'na oturmazdı O; ”kalkacağım yere oturmam” misali. Onlardan hep ”hocam“diye bahsederdi, kendine ve bilgisine güveni tamdi.

Önceleri yöre atlarının ıslahı için ilçemizde “Aygır Deposu” vardı. Ahmet Bey’in titizliği ve seyisleri Memiş Doğan, Süleyman Kale, Tecir Kuşoğlu, Osman Dana’nın gayretleri ile devlet hara’ larındaki dikkat ve özeni aratmayacak bir titizlikle bu görevi de yürütürdü. O’nun aygırların kışlık ot ihtiyaçları için dışarıda stokladığı haymasının şeklinde bile bir estetik vardı hep..

Sabahın erken vakitlerinde şoförü “Gir Kamil” (Kamil Engizek) ile tek başına köy işlerini bitirir, üzerini değiştirir, tertemiz bir vaziyette odasında vatandaşların taleplerini yerine getirmeye çalışırdı. Odacısı “Hacı Hocalar” ın Mehmet Yıldız, şoförü Kamil Engizek ve kendisi o zaman ikiyüzbinlere varan hayvan mevcutlu ilçenin hayvan sağlığı hizmetleri ve hayvan ıslahını hep başarıyla yürüttü, yanına gelen vatandaş hiç çekinmeden meramını anlatır, o ise dinler çözmeye uğraşırdı. Yediden yetmişe tüm Göksun’lu memnundu, hayırla anardı O'nu hep.

O’nun zamanında vardı “Gara Tarla”daki at yarışları, yüzlerce insanımıza rizik kapısı olurdu bu yer. Bir festival gibi önce güreşler, sonrada; Yalak, Sarız, Pınarbaşı, Tufanbeyli, Afşin ve Elbistan’ dan gelen yarış atları ile at yarışları yapılırdı. Meşhur jokeylerimiz Nazım Ağa (Nazım Saygılı), Hakkı Dayı (Türkkan), Hacı Kuşoğlu, Mehmet Doğan, Nami Akkaya, Gara Elbistan (İbrahim Elbistan), Ümmet Disceken, Zorlu Ahmet ve daha niceleri at koşturdu bu yerlerde.

Seni anlatmak zor be Ahmet Abi; sen güzel insandın vesselam...En iyisi Senin tabirinle “muazzam!” din. Bak! Sayende babalarımız da olmak üzere nice insanı da andırdın sen!. Seni, mesai arkadaşlarını ve burada andıklarımızın, ahiret alemine göç edenlerini rahmet, kalanları da sağlık ve afiyetle anmaktayım ben şimdi .

Allah-u Alem iyi yerlerdesin... Ruhun şad olsun Ahmet Abi .

Bir Mustafa Çavuşları vardı bu Şehrin

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Nice ağaları,Beyleri ,Efendileri gelip geçti de bu şehirden,bir de Şehrin

Mustafa Çavuşlar'ı vardı... Kapısında onlarca insanın çalıştığı,yüzlerce horantanın ekmek yediği,hayat gayesi bu şehre vermek olan güzel insanların yeriydi bu Şehir..İlçede okul ve cami gibi bir yardımlaşma derneği kurulduğun da makbuzu alanın "Ağalar" diye ilk başvurduğu kapı...”gürsak”ına ikramı ulaşmayan nadir insanın olduğu Mustafa Çavuşlar ..camisinden,okuluna,ev yapanından,yakacağı kalmıyana dek karşılıksız veren,doyuran,şehrin insanına paranın onlarca geçmediği Mustafa Çavuşlar...Yani ,Halil , İbrahim ,A.RızaYILMAZ ,Elif Hoca'mızın Baba ve Amcaları veya Hayri ve Fikret YILMAZ lar ve diğerleri...

Bazı bazı vefasızlıkda olurdu bu şehirde amma, bizimdi bizim Şehrimizdi burası...

AHMET ABİ...(Ahmet YALÇIN'ın Ardından...)

NOT : Bu yazı Türkiye 'de değişik İnternet Gazeteleri ile VESTED adlı Mesleki Dergi ve en son olarak da "Yayla Göksun Gazetesi"nde yayınlanmıştır.

Sinemaları Vardı Bu Şehrin...

NOT:Burada andıklarımızdan Ahiret Alemine göçenleri rahmet,kalanlarada sağlık ve afiyetler dilemekteyiz.

Sinemaları vardı bu şehrin;Fehmi Dikeç’in ”LALE”si,”Kör Rızalar”ın”SARAY”ı ve ötekisi Köprübaşı'nda “ Sarı Memmed’in “KÜÇÜK“sınamasıydı.Kıyasıya bir rekabet vardı..Sinema Kartelesi omuzlara alınır,borularla mahalle arasın da ilanlar edilirdi bu şehirde. .”Ahrezin Oğlu Güdüm Yusuf ”(Şahin),”Turabı Abdil”(Demirci), Kürt Sabri,”Kerbi”(Peltek),”Galaycı’nın Oğulları”..Şehri bir baştan bir başa gezer,gür sesleriyle inletirlerdi bu şehri..”dikgaaat !dikgaat ! bu gün saaaat... de baş rollerini...!”diye bağırırlardı..”Hacı İrbamın Taşın(Güneş)” Fatma bacının kavurduğu nefis mısır patlaklarını satardı sınamada. “Mayıs (Durdu Doğan)” sınamaya gelenlerin gürültü yapmalarını engellemekle mükellefti..”susun laan !”,”susun laan!” diye bağırır,susmayanlar da dayakla susturulurdu bu şehirde...

Bu yazı M.Coşkun KALE'nin yayına hazırlanmakta olan Göksun'umuzun Sosyal ve Kültürel açıdan yaşantısını bir tarih penceresinden farklı bir üslupla kaleme aldığı "Küçük Türkiyem GÖKSUN" adlı eserinden alınmıştır.Kullanılan lâkapların "yiğit lâkabıyla anılır !" sözü çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.